Zafer Partisi, “Anadolu Kalesi” projesi kapsamında Türkiye’de bulunan milyonlarca kaçak göçmenin ülkelerini iadesini hedefliyor. Proje kapsamında ekonomik kriz ve suç oranının azalacağını belirten parti, sığınmacılarla ilgili 19 soru ve 24 madde yöneltti. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, kaleme aldığı yazıda kaçak göçmenlerin iadesine karşı çıkan kişilere şu soruları sorarak partinin projesini anlattı.
İşte Ümit Özdağ’ın kaleme aldığı yazı:
“Zafer Partisi’nin Anadolu Kalesi Projesi ile, Sınırlarımızı güvenli/geçilmez hale getirecek önlemleri almasını ve sayıları 13 milyonu aşan sığınmacı/ kaçağı uluslararası hukuka uygun olarak ve milli yasalarımızı uygulayarak, her türlü yardım/ destek/ ayrıcalık/ muafiyet/ çalışma iznini vs hızla keserek, kaçak göçmen çalıştıranlara yönelik cezalar, bunların hızı ve kesinliği, takibi, ihbar mekanizması ile caydırıcılığını arttırarak buradaki hayatı onlara zorlaştırarak onları geri dönmeye yönlendirerek vatanlarına yollayacak, gitmek istemeyenleri gerekirse zor kullanarak gönderecek olmasına karşı çıkanlara soruyoruz:
EKONOMİK ZORLUKLAR
1) 5 milyon sığınmacı+2 milyon kaçak Suriyeli kalırlarsa 2040 yılında sayıları 21 milyon olacak. Böyle büyük bir nüfusun ülkemizi ekonomik olarak çok zorlayacağını, demografik dengeleri bozacağını ve bir iç savaşa neden olacağını düşünmüyor musunuz?
2) Afgan ve gittikçe artan sayıda Pakistanlı, Hintli ve Arap ülkelerinden gelen ve yılda 400 bini bulan kaçak sayısı bu şekilde devam ederse 2040’a kadar 6.4 milyon yeni kaçak gelecek. Sınırımızda mevcut duvar güvenliği yetmediği bu kadar açıkken Zafer Partisi’nin anti-personel mayın, balonlar, üzerine monte edilmiş kameralar, SİHA ile denetim ve Asya’da insan kaçakçısı çeteler ile mücadele için istihbarat operasyonlarından oluşan sınır koruma programına karşı çıkıyor musunuz? Öyleyse bunun sebebi ne? Alternatifiniz nedir?
3) Türkiye’deki yabancıların sayısı, oranı, belli bölgelerdeki yoğunluğu hangi düzeye geldiği zaman burada bir sıkıntı duymaya başlayacaksınız? Yoksa hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir düzeyde sıkıntı duymamak ve sorumluluk hissetmemekte kararlı mısınız?
4) “Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir şey yapmasa bile bu problem kendiliğinden çözülür gider” diye mi düşünüyorsunuz?
5) Bu sığınmacıların büyük bir bölümü savaş tecrübesi olan genç insanlar. Afganistan’dan Taliban tarafından sürülen Amerikan yanlısı askerlerin büyük bölümü ülkemizde, sadece üniformaları yok. Hakeza Suriye ve Irak’tan gelen gençler de böyle. Kurmay, kendi zaaflarını düşmanın gözüyle okuyup olası hamleleri düşünüp, bu hamlelere karşı a,b,c seçenekleri olan planlar yapabilendir. Stratejik düşünmek, başka şeylerin yanında, bütün riskleri tahkik ederek tükeninceye kadar öngörüp planlayabilmektir. Düşman karar alma merkezleri ordumuzdan ve polisten tard edilen üniformalı Fetöcü personeli bir eğitimden geçirerek bu eğitimli paramiliter gücü bize karşı organize ederse, silahlandırması son derece kolay olur. Zafer Partisi’nin Anadolu Kalesi projesine karşı çıkan partiler buna karşı bir tedbir düşündünüz mü?
6) Gelecek 25 yılda Asya’dan yüz milyonlarca insanın göç edeceği bilimsel araştırmalarda ortaya konuluyor. Böylesi bir insan seline karşı güvenlik konseptiniz ne?
7) Hemen hepinizin önerdiği gönüllü geri dönüşten kastınız ne? Geri dönmedikleri gibi yenileri geliyor. Eğer buradakilerin gönderilmediğini görürlerse çok büyük sayıda daha gelecek. Evlenip karısını getirecek. Burada çok sayıda çocuk yapıyor/ yapacak. Bunların hangisine itirazınız var? Sizi bu kadar iyimser olmaya iten nedir? Yanılıyor olmanız durumunda bunun Türkiye için yaratacağı riskin farkında değil misiniz?
8) Avrupa’daki ülkelerde sayı ve oran olarak Türkiye’dekinden çok daha az olmalarına, ayrıca o kıta bizden çok daha yaşlı olmasına rağmen ne kadar tedirgin rahatsız olduklarını görüyorsunuz. Acaba ırkçı derler diye mi korkuyorsunuz?
9) Farklı kültürlerden, değerlerden gelen bu kadar sayıda yabancının ülkesini işgalinden rahatsız olmak için neden ırkçı olmak gereksin?
“TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ”
10) İstisnaları olabilir ama bu insanların Türkiye’ye karşı bir bağlılıkları yok. Burada askere gitmiş değiller. Önemli bir kısmı vergi ödemiyor ve bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemiş. Bu ülkeye karşı duygusal bir yakınlıkları yok. Ülkemizin tarihini kültürünü değerlerini bilmiyor, bilmek de istemiyor. Bunun çok tehlikeli olduğunu göremiyor musunuz?
11) Yarın Avrupa Birliği başka dertlerine daldığında, kendi ekonomik krize girdiğinde gönderdiği paraları da kesecek. O zaman bu insanlar tamamen Türkiye’nin başına kalacak. Zaten şu anda da Avrupa’nın gönderdiği para onlara harcananın çok küçük bir kısmı. Türk vatandaşlarının kişi başına bu probleme ne kadar para harcadığının farkında değil misiniz? Türk ekonomisinin yaşadığı krizin tek değil ama en önemli üç beş kaleminden birinin bu olduğunu göremiyor musunuz? Hadi hepiniz ekonomiden anlamıyorsunuz, çoğunuzun sayılarla arası çok iyi değil, ama içinizde öyle olmayanlar da var. İşi ekonomiyi takip etmek, tahlil etmek, yönetmek olanlar, geçmişte önemli görevlerde yer almış olanlar, siz neden bu konuda susuyorsunuz? Veya sadece birkaç genel söz ile konuyu geçiştiriyorsunuz?
GIDA VE KONUT FİYATLARI
12) Gıda ve konut fiyatlarının geldiği seviye ortada. Ek 13 milyon talep geldiği için fiyatların bu derece yükseldiğini görmüyor musunuz? Partilerin ekonomi politikalarından sorumlu arkadaşları enflasyon ile yabancılar arasındaki ilişkiyi daha çok vurgulamaya, parti liderlerine konunun önemi ve çözümün aciliyeti konusunda çağrı ve baskı yapmaya davet ediyoruz.
13) Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27’ye ulaştı. Sığınmacılar asgari ücretin altında, kaçak çalışıyor. Türk işçiler de ya aynı şartları kabul etmek veya işten ayrılmak zorunda kalıyor. Türk milletinin alın terini korumayan bu durum nasıl içinize siniyor? Türk işçisini yoksulluğa sürükleyen bu durum sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
14) Acaba Zafer Partisi’nin bu meseleyi sahiplenmesi, Türk kamuoyunu, Türk milletini bunun beraberinde getirdiği getireceği riskler, tehditler, maliyetler, zorluklar konusunda uyarması, sizde, “işte nasıl olsa Zafer Partisi var, Ümit Özdağ var, onlar konuşsunlar, biz bu toplara girmeyelim, sonra ırkçı derler” diye bir rahatlık mı yaratıyor?
“NEDEN SUSUYORSUNUZ”
15) Zafer Partisi olarak biz olmasak, bu işi takip etmesek, Türkiye’nin problemi çözülecek mi? Biz olmazsak bu konuya eğilecek misiniz? Niye bize yardım etmiyor, bizim elimizin kolumuzun yetişmediği yerlerde bu konuda yeni fikirler, bilgiler, analizler, öngörüler, projeksiyonlar, çözüm yolları üretmiyorsunuz? Çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Olur da bizim yaptığımız analizlerin abartılı olduğunu düşünüyorsanız, sizin alternatif rakamlarınız, alternatif analizleriniz, karşıt projeksiyonlarınız nedir? Neden ve nasıl bu kadar rahatsınız? Rahat değilseniz neden susuyorsunuz? Kimden korkuyor, neden çekiniyorsunuz?
16) Bir ülke adım adım işgal edilirken susmayı, paralize olmayı, hiçbir şey yapmadan kenara çekilip beklemeyi kendinize nasıl yediriyorsunuz?
17) Bakın bu problem 4 yıl daha bekleyemez. Sığınmacı ve kaçaklar meselesi Türk siyasetinin merkezine bir an önce getirilmeli ve ortak, kollektif, kapsamlı, ciddi, gerçekçi, milli, stratejik çözüm bir an önce belirlenip harekata geçilmelidir. Bekleyecek tek bir günümüz saatimiz dahi yok. Acaba hepiniz korumalı sitelerde, klimalı ortamlarda yaşayıp duruyorsunuz da hiç İstanbul’da mesela bazı semtlere gitmiyor, bazı yerlerde dolaşmıyor musunuz? Görmüyor musunuz?
18) Türk halkının çok büyük bir kısmı yabancıların gerekirse zorla gönderilmesi gerektiğini savunuyor. Buna rağmen bu konuda son 2 seçimde genç bir parti olan Zafer Partisi’ne değil müsamahakar partilere oy vermeye devam etmiş olması sizi yanıltmasın. Zafer Partisi’nin bütün baskı ve ambargolara rağmen 1.5 milyon TL seçim bütçesi ile 1 milyon 200 bin seçmeni konsolide etmesi ve yükselişte olması halkın bu konudaki tavrını anlamanızı sağlamıyor mu?
GÜVENLİK SORUNU
19) Diyelim ki değişik nedenlerle halk yine aynı şekilde oy vermeye devam etsin. Bizi değil sizi seçsin. Sizin derdiniz imanınız oy mudur? Türkiye tanınmayacak bir hale gelip içinden çıkılmaz bir badireye girdiğinde iktidar olsanız ne olacak? Güvenlik, ekonomi, asayiş, huzur yerle bir olduğunda, yeni gelenler belki kurtarılmış bölgeler ilan ettiğinde, uyuşturucu, mafya, kapkaç, kadınlara kızlara taciz kontrol edilemez boyutlara geldiğinde, insanlar sokakta rahatça yürüyemediğinde, o zaman iktidar sen ya da öbürü olsa ne olacak?
20) Bu iş kendi haline bırakıldığında, şimdiki şekilde yönetilmeye devam edildiğinde neredeyse kesinlikle çok kötü biter. Herkes çok üzülür. Çok canlar yanar. Türkiye’nin dış politikası olumsuz etkilenir. Türkiye’nin içinde bazı bölgelerinde bazı mahallelerinde yaşanacaklar çeşitli terör örgütleri için ideal ortam oluşturur. Türkiye’nin dış düşmanları avuçlarını sıvazlamaya başlar. Doğru dürüst güvenliğin olmadığı bir yere ne yabancı sermaye gelir, ne turist ne de öğrenci. Ne neo liberal politikalarınızı uygulayabilirsiniz, ne de sosyal demokratlık yapabilirsiniz. Türkiye adlarını çoğumuzun bildiği o başarısız ülkelerden, başarısız devletlerden biri haline gelebilir.
“ÜLKE İŞGAL EDİLİYOR”
21) Bunu Türkiye’ye yapmayın. Çünkü bugün, gerek iktidar gerek muhalefet kendinize kurduğunuz havuz medyalarınızda kendinizi allayıp pullayıp öv(dür)üp önemli hissedebilirsiniz. Ama tarihin yargısından kaçamazsınız. Kaçsanız bile saklanamazsınız. Bu ülkeyi mahvetmeyin. Zaten ettiniz daha fazla etmeyin. Çok acıdır ki Türk siyasetçilerinin çok önemli bir kısmı, iş insanlarının azımsanmayacak bir kısmı, Türk entelektüelleri, Türk medyası, iktidarın ağzına bakan bürokrasi, sivil toplum örgütleri Türkiye’nin sınırlarını, kimliğini, ekonomisini, güvenliğini koruma konusunda sınıfta kalmıştır. Tüm uyarı, eleştiri, önerilerimize kulaklarını tıkıyorlar. Bir ülke göz göre göre işgal ediliyor. Her saniye bu beladan kurtulmak çok daha zorlaşıyor.
22) Uluslararası ve milli hukuk konusunda endişeniz var ise hiç olmasın, lütfen bahane üretmeyin. Her iki hukuk da Türkiye’nin geri yollama projesinin önünde engel değil. Astana ve Soçi mutabakatları bize uluslararası alanda meşruiyet ve siyasi destek sağlayan hukuki referanslar. Suriye ile Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dikkate alan, İran ve Rusya’nın da dahil olduğu ve güvence vereceği bir anlaşmayla Türkiye’nin gözlemci ve gerektiğinde müdahil olma hakkını saklı tutan bir anlaşmanın yapılması -bu bağlamda sığınmacıların ivedilikle gönderilmesi- daha fazla geciktirilmemeli. Orada tavuk kümesi, sanayi sitesi veya İlahiyat Fakültesi açılıp açılmaması bizim meselemiz değildir. Arap nüfustan arındırılmış bir Kuzey Suriye’de ısrar etmek dolaylı olarak kukla devletin kurulmasına alan açmak ve destek olmak anlamına gelir. Arap nüfus o bölgede ikamet ettiği bir tabloda bu senaryo gerçekleşemez. Türkiye bu tabloda kendi önceliğine odaklanmalıdır.
TÜRK GENÇLİĞİNE ÇAĞRI
23) Buradan Türk gençliğine seslenmek istiyorum: Bu problemin büyüklüğü, hayatiyeti, aciliyeti konusunda anlayışınız büyüklerinizden çok daha ileri. Lütfen yabancılar konusunda sesinizi yükseltin, büyüklerinizi politikacıları uyarın. Bu ülke hepimizin ama onda en fazla siz yaşayacaksınız. Bu herkesten önce sizin probleminiz. Lütfen bize destek olun, bu problemi çözmek için Zafer Partisi ve Türk gençliği dışında aciliyet duygusuna sahip kimse kalmadı. Herkes uyuyor, uyuma numarası yapıyor, görmezden duymazdan geliyor. Bazıları tehlikenin büyüklüğü karşısında paralize olmuş olabilir. Çoğu mamasına bakıyor, işinin yürümesine bakıyor. Türk gençliği, tehdidi görüyorsun, hissediyorsun, her gün yaşıyorsun, anlıyorsun, gür sesini daha da yükselt, ki makamlarını vatanlarından daha çok seven siyasetçiler, kasalarındaki paraya ülkelerinden daha çok değer veren iş adamları, milli kimliksiz entelektüeller, gelen ağam giden paşam diyen bürokratlar ve medya duysun. Yoksa bu iş çok kötü bitecek. Sevgili ülkemize çok yazık olacak. Atatürk’ün ve askerlerinin kanlarına, terlerine emeklerine yazık olacak. Ama en çok da size yazık olacak.
24) Bu ülkeden, “bizden bir tane daha yok.” Türkiye’nin muadili yok. Bir tek ülkemiz, bir tek Türkiye’miz var. Ey Türk insanı, Türk milleti, Türk gençliği, ülkene sahip çık!. Yoksa ülke olarak tarihin kavşağındaki trafik lambalarında hep beraber araba camı sileriz. Hiç acıması olmayan, zayıfları, aptalları, kötü yönetilenleri, tehditleri görse bile harekete geçip kendini korumayı beceremeyen gevşek milletleri gözünü kırpmadan yolun kenarına iten Tarih’in bize kıyak yapacağını umamayız. Kendine gel, kendini, varlığını, kimliğini, sınırlarını, değerlerini, kültürünü, insanını, geleceğini, ekonomisini, kaynaklarını koru. Bunu kimse senin yerine yapmayacak. Türk siyasetinden bunu talep et, ilgilenmeyenleri cezalandır. Bu konuda ilgisiz, bilgisiz, umarsız partileri ve elitleri Zafer Partisi ile benzer noktaya gelmeye zorla.