Bir önceki yazımda, Veri Enstitüsü’nün “Türkiye’nin Değişen Yüzü” araştırmasındaki bulguları analiz ederek, ilerisi için bizlere olumsuz gözlemler yaratacağı konusunu üzülerek ele almıştım.
Yine aynı şekilde, beni ve tüm toplumu üzecek, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi verilerinin bazılarını, sizlerle paylaşmak ve bunun bizlere olumsuz etkilerini anlatmaya çalışacağım.
2025 yılı bütçesinde beni en çok şaşırtan veri, ‘bütçe açığının’ 1 Trilyon 931 Milyar Lira olması planlanırken, ‘vazgeçilen toplam vergilerin’ 3 Trilyon Lira, ‘faiz ödemelerinin’ de patlayarak/şahlanarak 1 Trilyon 950 Milyar Lira olması gerçeğidir.
2025 yılında tutmayacağı kesin belli olan, faiz ödemelerimizin karşılığı tahmini 55,3 Milyar Dolar…
İnanın, bu 3 karamsar veriyi gördükten sonra diğer bütçe verilerinin bende hiçbir değeri ve anlamı kalmadı.
Dünyanın en yüksek faizini ödemekten dolayı, zaten kendi çapımda bir eylem olarak ‘utanç’ duymaktayım…
Yine, 3 Trilyon Liralık vergiden vazgeçilmesi, aklımı başımdan aldı nedense.
Acaba, bu 3 Trilyonluk vergiden muaf tutulanlar, doğuştan çok şanslılar.
Başka bir ayıp, faiz giderlerinin, bütçe açıklarından fazla olması.
Acaba, dünyada bizden başka hangi ülkede böyle paradigmalar vardır, yoktur bence.
Tüm dünyaya kötü örnek olan bu tür olumsuzluklarla övünen başka bir kesimin de olması, bana komik geliyor.
Üretmeden, harcamak hem de borçlanarak tüm kamusal varlıklarımızı heba ederek, çakma büyüme rakamları ile süslendirmek.
Kısacası tüm enerjimizi ve değerlerimizi, dünyanın en yüksek faizini ‘Nas’ tezini kullanarak da öngörememek ve heba etmek.
Bunun, hiçbir vicdani, ahlaki ve bilimsel açıdan izahı olamaz.
***
Ama nedense yerli/milli siyasi iktidar, bu faiz konusu gündeme geldiğinde ‘süt dökmüş kedi’ gibi tüm yazarları/kanalları ile birlikte özellikle Suriye/Eset/Pyd/Htş vb. olaylarla ‘algı yönteminin’ en yoğun dönemini uygulamaktalar.
Asgari ücrete verilen % 30’luk, emeklilerimize verilen % 11-15 arasındaki sefalet rakamı, milyonlarca insanı çok çok yakından ilgilendirdiği halde çoğunlukla siyasi iktidarın emrindeki yerlerde, gündemde bile yok.
Onlara göre yüzyılın dış politikası uygulanmakta ama; Türk pasaportuna hiçbir ülkenin seyahat vizesi bile vermez iken, yanı başımızda eskiden Eset/Esat var iken, şimdi ki komşularımız İsrail, Abd, Pyd, Ypg, Htş vb. olması, uzun vadede güvenliğimizin ve başımızın ne kadar belaya gireceğinin farkında bile değiller.
***
Güzel Ülkemde, sosyal yardımlara yapılan ödemeler için övünürüz. Bu oran milli gelirimizin yaklaşık % 1.1’i civarında olup, bu oran OECD ülkelerinde yaklaşık % 2,5 civarındadır.
‘’Yoksulluk artıyor, yaygınlaşıyor ve derinleşiyor. TÜİK’in % 5’lik dilimlerine göre en düşük gelire sahip % 5, milli gelirin % 1’ini alırken en zengin % 5, % 24’ünü alıyor.
Yine uluslararası kuruluşların yaptığı tahminlerde, Türkiye’de ki en zengin % 1 ülkedeki servetin % 40’ına sahip. Kalan % 99 ise servetin % 60’ını paylaşıyor.
Vergi yükü son yıllara artıyor. Dolaylı vergilere dayalı dengesiz yapı devam ediyor. ÖTV ve KDV’nin vergilerin içindeki payı toplam % 65 iken esas itibariyle alınması gereken gelir ve servet vergilerinin payı % 35 seviyesinde.’’ (İklim Öncel ile Haftanın Konuğu – 30.12.2024 tarihli Cumhuriyet Gazetesi)
Sadece üretmek yetmez ki, üretilenin hakça ve adaletçe paylaşımı da çok çok önemlidir. Gelir adaletsizliği yanında bir de gelir paylaşımı adaletsizliği bir toplumda yüksek seviyede ise, başka yoruma gerek var m ?
Vergi gelirlerimiz içinde (adaletsiz) dolaylı vergilerin payı % 65 den fazla ise, vergi yükü asgari ücretli, memur, emeği ile çalışanların, esnaf ve Kobi’lerin sırtına yüklenmiştir.
Çok yazık…
***
TÜİK’in ‘’Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’’ 2024 yılı raporuna göre ;
Yoksulluk oranımız bir önceki yıla göre 0.1 puan artarak % 13.6 olmuş, yoksul sayısı da 11.457.000 kişiye ulaşmış.
Güzel Ülkemde, 24 Milyon kişi kirada oturmakta, % 31’i, oturduğu evin sızdıran çatısını tamir ettiremiyor ve 48.5 Milyon vatandaşımız tatile gidemiyor.
Ne acıdır ki, TÜİK’e güven duymadığımız için bu verilere de bakış açımız hep şüpheli olmuştur.
***
Bu toplanan vergiler nerelere hangi gereksiz kalemlere harcanıyor, kısaca biraz da ondan bahsedeyim.
Son 23 yılda, yapılan ’özelleştirme’ miktarı yaklaşık 70 Milyar Dolar. Bu süre zarfında dünyanın en yüksek (Nas’a rağmen) faizini ödeyen bizler TCMB’nin, KKM (Kur Korumalı Mevduat) yoluyla 2023 yılında verdiği zarar 818.2 Milyar Lira.
Kurumlar vergisinde yıllardır üst üste hep kar eden TCMB, 2023’de olduğu gibi 2024 yılını da zararla kapatacak olup, bu yük maalesef yine zenginlerden değil, bizlerden çıkartılacaktır.
KKM’den sonra bütçede başka bir ‘kara delik’, KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) modeliyle 2025 yılında bizlere, “Milletin cebinden kuruş çıkmayacak” diye söylenen ama tam tersi 2025 yılı bütçesinde ‘hastane, köprü, yol’ vb. için ayrılan bedel 204,2 Milyar Lira.
Yine bu modelle, buna model dememek lazım, tamamen ipsiz bucaksız ‘kara delik’ yöntemi ile 2025 – 2027 yılları arasında toplam 3 yılda tahmini 689 Milyar Lira’nın (19,5 Milyar Dolar) bütçeden ödeneceği masalı öngörülmüş.
Bu kadar yüksek faizi, KKM sahiplerine aktaran ayrıca, akıl ve bilim dışı şekilde müteahhitlere 20 -25 yıl gibi çok uzun sürelerle verilen eski adı ile ‘Yap-İşlet-Devret’ modeli, maalesef bütçeye onarılmaz oranda aşırı yük getirmiştir.
Bu kadar veriden sonra halen bizleri yönetenler, öncelikle kendilerinden ve kurumlarından başlayarak ‘kamu harcamaları ve ‘israfı’ önleyici önlemleri alamadıkları müddetçe kaynaklarımız/varlıklarımızın çoğunu iç ve dış güçlere heba ederiz.
Asgari ücretli, memur ve tüm emeklilere hak görülen, çok düşük oranlı rakamlarla tüm emekçiler mağdur ve perişan edilmiştir.
‘’Onları enflasyona karşın ezdirmedik’’ masalının hiçbir geçerliliği de yoktur.
Türk-İş’e göre, 2024 Aralık ayında, ‘Açlık sınırı’ 21.083 Lira, ‘Yoksulluk sınırı’ da 68.675 Lira olarak kaydedildi.
Bu veriler ışığı altında, asgari ücretin 22.104 Lira, en düşük emekli maaşının 14.469 Lira olmasının, hiçbir ülke gerçeği ile alakası yoktur.
Tüm bu veriler, 2025 paradigmasının üzülerek söylüyorum ki pek hayra alamet olmadığını göstermektedir, inşallah yanılan ben olurum.
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…