Kıymetli okurlarım
Paylaştığım bu metni sonuna kadar okumanızı öneriyorum.
Eğitimci yazar Kadriye Demirel hanımefendinin
Sahadan yaptığı tespitler ve bilimsel bakış açısıyla velilerimizi yakından ilgilendi eriğini düşünüyorum. Onlara yeni bir bakış açısı kazandıracağına olan inancımı beyan ediyorum. Virgülüne dahi dokanmadan ilginize sunuyorum.
Telefon Bakıcıların yetiştirdiği yeni bir nesille karşı karşıyayız.
Uyuşturulmuş, hissiyatsız, sosyal ve duygusal zekadan yoksun, bencil, kendini tüm evrenin merkezinde, diğerlerini de kendinin uydusu gibi gören bir nesil…
Telefon Bakıcıların yetiştirdiği bu çocuklar oynadığı dijital oyunların teması ve oyun karakterlerinin etkisindeler ve yaşadıkları çevreye, olaylara karşı sadece kendi pencerelerinde bakıyorlar.
Okula geliş amaçlarını umursamıyorlar, okul kültürüne ve kurallarına karşı direnme halindeler. Hep kendi isteklerinin yapılması eğilimindeler.
Okulda gün içinde her an akran zorbalığına başvuruyorlar, fiziken sınıfta ama aklı dijital oyun dünyasında, derse ve öğretmenine odaklanamıyor, dinleme becerisi kazanamıyor, algılama ve anlama sorunu yaşıyor, dijital ortamdaki ses ve görsellerdeki hızlı değişkenliğe alışan beyin sınıf ortamını aşırı durağan ve sıkıcı olarak algılamasına sebep olduğundan, 40 dakikalık ders süresi boyunca aynı ortamda kalmayı reddediyor ve öğrenme gerçekleşmiyor, yaşına göre beklendik davranışlar sergileyemiyor, kendine ait olan bir eşyayı bile sahiplenmiyor, yere düşen kalemini almıyor, kendisinin ya da arkadaşının yere düşen giysisini yerden almayıp üstüne basıp geçiyor, ayakkabısının bağını bağlayamıyor, çantasını taşıyamıyor, annesi okul gereçlerini çantasına koymazsa, o akıl edemiyor, yerlere çöpleri atıyor, arkadaşına çekinmeden şiddet uyguluyor, onun canının yanmasına üzülmüyor, yanlış davranışlar yapmaktan çekinmiyor, uyarıldığında utanma duygusu yaşamıyor, ne yapacağını hep birileri tarafından söylenmesini bekliyor, burayı da oku, şurayı da yaz diyen birine ihtiyaç duyuyor, her konuda kendisine komut verilmesini bekliyor, “Çocuğum neden yapmıyorsun” dediğinde “söylemedin ki” diye cevap veriyor, teneffüste bir çocuk gibi oyun oynamayı beceremiyor, oyun kuramıyor, oynadığı oyun kahramanlarının kontrolünde o kahraman mantığıyla yakala, etkisiz hale getir dürtüsüyle, arkadaşına saldırıyor, karşılaştığı problemi tespit edemiyor, çözüm üretemiyor, dersteyken ya yerinden durmuyor ya da dalıp gidiyor, kendini idare etme yetisinden mahrum ne yazık ki bu çocuklar…
Çünkü anne ve babalar çocuk bakımını telefonlara devretti, dijital dünya yetiştiriyor çocuklarını…
Çocuğu tarafından rahatsız edilmemek, çocuğuna zaman ayırmamak, kendini yormamak, çocuğuna sabır göstermek zorunda kalmamak için kısacası kendi rahatları için, çocuklarından vazgeçiyorlar anne ve babalar…
Yemek yerken, arkadaşlar toplantılarındayken, alışverişteyken, yolculuktayken, asansördeyken, evindeyken çocuğun eline telefonu verip çocuğundan kurtularak kendi işine, rahatına bakıyor anne babalar… Daha eli tutmaya başlar başlamaz, bebeklerinin ellerine telefonları tutturuyorlar malesef…
Telefon Bakıcılara çocuklarını emanet ederek kendi elleriyle bilerek ve isteyerek çocuklarını dijital bağımlısı yapıyorlar.
Sonra da çocuğunun hallerinden şikayetçi oluyorlar.
“Sorumluluklarını yerine getirmiyor, ders çalışmıyor, telefonu bırakmıyor, odasından çıkmıyor, bilgisayarda hep oyun oynuyor, benim çocuğum hiperaktif” vb. durumlar…
Kendi yarattıkları eseri öğretmenlerin ya da psikologların değiştirmesini istiyorlar.
Bu tür ailelere ilk önerimiz “Çocuğunuzu dijital ortamlardan uzaklaştırın” oluyor elbette.
Ne var ki, aile sorunun çözülmediğinden yakınmaya devam ediyor ilerleyen zamanda…
Çocuk için yapılan çözüm önerisini uyguladın mı, dijitalden uzaklaştırdın mı, hayır!
Çözüm önerisi uygulanmadığında elbette ki sorun da devam eder.
Hastalığa teşhis koyan doktorun reçetesindeki ilaçları kullanmamaya benzer bu durum.
Reçetedeki ilacı kullanmazsan, hastalıktan da kurtulamazsın nitekim…
Ancak öncelikle sorunu kabul eder, çözme konusunda karar alınır ve bu kararda sabırla kararlılık gösterilirse, çocukta dijital bağımlılık kaynaklı görülen olumsuz davranışlardan kurtulmak için en önemli adım atılmış olur zaten.
Sevgili anne ve babalar bu adımı atın.
Ve çocuğunuzla aldığınız kararı onun anlayacağı şekilde açıklayarak konuşun.
Kararın sebebini, sonrasını anlatın ve çocuğunuzu bu karara ortak edin.
Edin ki, kararı sahiplensin. Çünkü sahiplenilmeyen hiçbir durum kanıksanmaz, dolayısıyla harekete geçirilemez.
Sonraki adım olarak da çocukların dijital ortamda geçirdikleri zamanı dolduracak yararlı bir aktivite bulun.
Yerini bu aktivite ile doldurun ki, dijital ortama hem zaman kalmasın hem de dönme ihtiyacı hissetmesin.
Hiçbir aktivite bulamıyorsanız ona görev ve sorumluluk verin evde ve aile içinde.
Unutmayınız ki bırakılan her boşluk, biriyle ya da bir şeyle doldurulur.
Çünkü insanların tabiatında her boşluğu kendi istediği gibi doldurma meyili vardır.
Çocuğunuz da kendisine haz veren aktiviteleri seçecektir.
O yüzden sizlerin bu boşluğu kontrol altında tutması gerekir.
Ve süreç içinde çocuğunuzun olumlu çabasını görün ve sık sık ona bu çabasını gördüğünüzü hissettirerek takdir edin. Sabırla hem de…
Sevgili anne ve babalar lütfen, çocukların bakımı görevini şu telefonlardan alın.
Onların size, sizin sevginize, sizin rehberliğinize, sizin korumanıza, hayata dair sizin öğreteceklerinize ihtiyacı var. Onları başınızdan atmayın, onlara zaman ayırın…
Telefonlar çocuğunuzu hayata hazırlayamaz, kendi ayakları üzerinde durabilen, problem çözme yeteneği geliştirebilen, çevresine duyarlı, eğitimli, görgülü, insani ve etik vasıflarla donatılmış bir birey olarak yetiştiremez.
Okulunda başarılı bir öğrenci asla yapmaz.
Hiç kuşkusuz çocuklar anne ve babaların en değerli varlığıdır, o değeri herkesten önce siz verin çocuğunuza…
Rahatınız için çocuğunuzdan vazgeçmeyin, telefon bakıcınıza çocuğunuzu büyüttürmeyin.
Çocukları sağlıklı ve en iyi şekilde yetiştirmek anne ve babanın en birincil görevidir.
Kadriye Demirel
Eğitimci Yazar