Yazılarını ve kitaplarını zevkle okuduğum ve yakından takip ettiğim; Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Üstün Dökmen, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Özdemir İnce, Sinan Meydan, Prof. Dr. Örsan K. Öymen, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, Prof. Dr. Acar Balta’ dan, bir birey olarak çok şeyler öğrendim.
Değerli bilim insanlarımızdan Prof. Dr. Üstün Dökmen’in, ele aldığı bir konuyu, günümüz Türkiye’sinde incelemek şart oldu.
***
Bu yazımı, daha önceleri yazmak istemiştim biraz geç oldu ama, Prof. Dr. Üstün Dökmen’in ( www.cumhuriyet.com.tr › yazarlar › ustun-dokmen – Muzafer Sherif ve grup kuralları 16 Şubat 2025) yazısını okuyunca hemen yazmaya karar verdim.
Türk-Amerikalı sosyal psikolog Prof. Dr. Muzaffer Şerif Başoğlu’nun, bana çok ilginç gelen ve günümüz toplumsal ve sosyolojik ilişkilerini açıklayan ‘’Otokinetik Etki Deneyi’’ ile ilgili açıklamalarda bulunacağım.
Muzaffer Şerif Başoğlu, 1944 yılında ceza yasasının 141. Maddesine (komünizm propagandası) aykırı eylemde bulunduğu ihbarı ile bir grup öğrencisiyle birlikte tutuklandı, sonrasında da serbest bırakıldı. Özel bir bilim adamı ama maalesef, o gün şartlarında yaşamını başka bir ülkede geçirmiş olup, bu konuyu başka bir yazımda ele alacağım.
Muzaffer Şerif Başoğlu (1906, Ödemiş – 1988, Alaska), 60’tan fazla makale ve 24 kitap yazmış olup, ‘’Otokinetik Etki Deneyi ve Gerçekçi Çatışma Kuramı ile Robbers Cave deneyini’’ gerçekleştirmiştir.
Otokinetik etki nedir ? ve günümüz ile nasıl bir ilişki kurabiliriz.
***
Muzaffer Şerif, otokinetik etki deneyinden yola çıkarak, birey ve grup birlikteliğinde, grup normunun nasıl oluştuğunu ve birey üzerindeki etkilerini incelemiştir.
Lütfen, tamamen karanlık bir odada sabit/hareketsiz duran kırmızı ışığa, bir süre dikkatlice bakalım. Bu ışığın belirli aralıklarla yanıp söndüğünü düşünelim. Bizler, sabit ve yerinde durduğu halde bu ışığın, solda, sağda, yukarıda ve aşağıda olduğunu, hareket ettiğini zannederiz.
Işık, kesinlikle sabit olduğu halde, bu yanılmaya, “otokinetik etki” denir.
Muzaffer Şerif, bu araştırması sonucu şu bilimselliğe ulaşmıştır.
Sosyal gerçeğin, fiziksel gerçekten üstün olduğudur.
***
Muzaffer Şerif Başoğlu’nun, bu deneyi ile ilgili biraz ayrıntıya girersem;
‘’Sherif, özetle deneklerini tek tek karanlık bir odaya almış, onlardan sabit duran kırmızı bir ışığın belirli aralarla yanıp söndüğünde ne yönde ne kadar yol aldığını tahmin etmelerini istemiştir.
Her denek önce farklı bir yön ve mesafe tahmin ettiği halde sonuçta sabit bir mesafede karar kılmıştır.
Örneğin birinci denek “Sola doğru 10 cm hareket etti” derken, ikinci denek “Sağa doğru 15 cm gitti”, üçüncüsü ise “Yukarıya doğru 12 cm gitti” demiştir. Bu tahminlerin hepsi bir algı yanılmasıdır, ışık aslında sabit durmaktadır.
Sherif deneyin ikinci aşamasında karanlık odaya beş, altı denek almıştır. Aralarında tartışan denekler bir süre sonra ışığın, diyelim ki kuzey doğuya doğru 8 cm gittiğine karar vermişlerdir. Bu 8 cm grup tarafından oluşturulan bir grup kuralıdır, grup normudur.
Araştırmanın bundan sonraki bölümünde karanlık odaya tek tek alınan denekler daha önceki kişisel tahminlerini değil grup tarafından oluşturulan ışığın 8 cm hareket ettiği görüşünü dile getirmişlerdir. Yani grup üyeleri grubun oluşturduğu grup normunu benimsemişlerdir.
Fiziksel gerçeğe göre ışık hareketsizdir, sosyal gerçeğe göre ışık kuzey doğuya doğru 8 cm hareket etmektedir. Bu müthiş bir buluştur, sosyal gerçeğin fiziksel gerçekten üstün tutulduğunu göstermektedir.’’
Kısacası, grup üyeleri grubun oluşturduğu grup normunu benimsemişlerdir.
***
Grup ve grup kuralları ve uyumu kavramlarını birlikte ele alalım mı ?
Bizler, sosyal hayatımızda bireysel hareket ettiğimizde, bir araya gelince grup kurallarına uyarak, belli noktalarda bir hedefe, farkında olmadan uyabiliriz.
Kendi doğrularımızdan uzaklaşarak, sırf grupla ters düşmemek ve dışlanmak korkusu ile (grup/sürü psikolojisi) gruba uymak yönünde hareket edebiliriz.
Bu süreçte bireyler, grubun söz birliği eylemiyle birlikte, ‘sürü psikolojisi’ içindeyken bireysel özellik ve kişiliklerini kaybedebilirler.
Grubun akıl ve bilim dolu fikirlerinden faydalanmak ve grup üyelerinin birbirlerine olan güven ve sevgisi, kısacası yoldaşlık duygusu ile de grup kararlarını benimseyebiliriz.
Kişinin, belirsizlik ve kararsızlık halinde grubuna olan güveni arttıkça, kendi inancına olan güveni azalarak, gruba uyma eğilimi artmaktadır.
Nedense, doğru olmadığını bildiğimiz halde, gruba uymak uğruna, fikirlerimizden ödün verebiliyoruz. Elbette, doğru bir yöntem değil ama, toplumumuzun genelinde bu görüş ağırlık basmaktadır.
***
Küçükken, bizlerin de başımızdan geçtiği bazı olayları, kısaca açıklamak isterim.
Büyüklerimiz, bizlerin yerine birçok kez kararlar verebilir.
‘’Çocuğum çay içer misin ? diye bize sorulduğunda.
Bir, birey olarak bizler cevap vermemiz gerekirken, anne veya babamız bizden önce şu cevabı verir.
Yok teyzesi, oğlum çay içmez veya oğlum paşa çayı içer.’’
İnanın bu olay hepimizin başından geçmiştir.
Yine başka bir örnek;
‘’Diyelim ki 10 kişilik bir toplulukta bizlere sorulan çay mı ? kahve mi ? içersiniz sorusuna, baştan 6-7 kişi çay cevabını verirse ondan sonrakileri de sırf ayıp olmasın diye, canları kahve çektiği halde çoğunluğa uyarak, çay tercihini yaparlar.
Yine aynı konuyla ilgili olarak, kahvelerin sade, orta veya şekerli mi olsun ? diye sorulduğunda da yine aynı olay başımıza gelir. Çoğunluğun orta şekerli olsun istemine karşılık, ayıp ve zahmet olmasın şeklinde düşünerek, canımız şekerli istediği halde, orta şekerli kahveyi, zevk almadan içebiliriz.’’
***
Şu bir gerçek ki, grup üyelerinin doğru düşündüğüne inanarak, onlar gibi düşünme ve davranışımızı değiştirebiliriz.
Demokrasiler de esas kural, grupta kendisi gibi düşünmeyenlerin de olduğunun bilinmesi veya tek başına da kalsa fikirlerini açıkça söyleme yoluna gidebilmesidir.
Ne zamanki, sürü psikolojisine uymadan, kendi özgür fikirlerimizi ödün vermeden, savunur hale geldiğimizde toplumsal ve sosyolojik sorumluluklarımızı yerine getirmiş olabiliriz.
Çağdaş, laik, bilimsel ve gerçekçi fikirlere sahip olduğumuz da ve bunu yaymaya çalıştığımızda inanın, her şey çok güzel olacak…
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…