Çoğumuz mobilya ve ağaç işlerinde kullanılan testereyi biliriz. Kullanışlı bir el aletidir. Aynı zamanda keseri de biliriz. O da faydalı bir alettir. Filmlerde olduğu gibi korkacak bir şey değil.
Eskiler şöyle demiş;
“Olma keser gibi rabbena hep bana
Testere gibi ol bir sana bir bana. ”
Şimdi ne alaka diyebilirsiniz kıymetli okuyucularım. Pek de kel alaka sayılmaz.
Gerçekten büyük bir ülkede yaşıyoruz ve yoğun gündemi takip etmekte zorlanıyoruz. Öncelikle kuzey Irak’ta metan gazı zehirlenmesi sonucu hayatını kaybeden sekiz vatan evladı şehidimize Allah’tan rahmet yüce Türk milletine ve ailelerine sabıt ve başsağlığı diliyorum. Yazıyı kaleme alırken sekiz olan şehit sayısının ön ikiye yükseldiğini ciğerlerimiz parçalanarak öğrendim.
Şu terörsüz Türkiye lafı kulağa hoş geliyor ama kanaatimce içi boş görünüyor. Nasıl bir şey ki hâlâ şehit haberi alıp yüreklerimiz yanma pahasına terör temsilcileriyle masaya oyuruyoruz? Bu nasıl bir anlayış?
Aynı terör uşakları ülkemizin ormanlarını cayır cayır yakarken ve bunu sosyal medyada üstlenirken bile yetkililerden beklenen tepki gelmiyor. Aman (kurucu önder) gücenmesin diye mi bunların hepsi?
Tarım bakanlığında o kadar orman muhafaza memuru var. Madem ormanı koruyamıyorsa boş yere istihdam etmeyiniz
Ben orman köyünde doğup büyümüş biriyim. Ormandan geçimini sağlayan hiç kimse orman yakmaz. Yakan varsa katıksız vatan hainidir.
Cennet vatanımızı kendi kafalarındaki cehenneme çevirenler o cehennemin ateşinde kavrulsunlar.
Gelelim şu keser ve testere konusuna.
Nerdeyse çeyrek asırdır iş başındaki hükümetimiz den beklentimiz yandaş ve candaşları ihya ettiğiniz yetmez mi?
Artık vergileriyle ve verdiği oylarla sizi saraylarda yaşatan şu zavallı millette sıkacak kemer kalmadı. Sayın C. Başkanına birisi çıkıp ahalinin hâli pür melalini anlatsın. Vatandaşın sofrasından eksilen ekmeği, cebinden eksilen parayı söylesinler. Testere ile adil paylaşımı kastediyoruz. Kimseden ulûfe veya himmet istemiyoruz.
Rahmetli S. Demirel’in ” Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur. ” Sözü laf olsun diye söylenmemiştir.
Hamasi nutuklar, ezan dinmez,bayrak inmez laflarıyatağa aç giren bebelerin karını doyurmuyor.
Muhalif belediyelere yapılan operasyonlar milletin açlığına çare değil. Sadede gelelim.
Bizi kıskanan avrupanın emeklisi ülke ülke gezip tatil yaparken bizim emeklimiz ucuz ekmek kuyruğunda, AVM lerin indirimleri peşinde koşmaktan harap ve kitap durumda.
Kim kimi kıskanıyor?
Ekonomi bürokrasisine Yusuf el Kardavi’nin
İslam’da Sosyal adalet isimli eseri okumalarını tavsiye ediyorum. Müslüman alimdir kendisi bilenler bilir.
Sosyolojik olarak çöküntünün ayak sesleri geliyor. Millet zenginse devlet zengindir. Yoksa elit kesimlerin zenginliğinin millete bir kuruş faydası olmaz. Kriz zamanlarında servetlerini ilk fırsatta onlar yurt dışına kaçırırlar. Zaten tekstilde birçok işadamı fabrikalarını mısıra taşıdığını herkes biliyor. Şu gün itibarıyla mısır ekonomisine üç milyar dolarlık katkı sağlıyorlar.
Asgari ücretle ve 14 bin lira emekli maaşıyla gül gibi geçindiğini söyleyen dostlara sesleniyorum şu işin formülü neyse saklamayın herkes faydalansın.
Titanik batarken çalan keman sesi felaketi önlemez. Akıbet kuzey kutbunun soğuk sularında son bulur.
Rahmetli Barış Manço bir şarkıda
“Acıkta bana ver, birazda ona ver. ” diyordu.
Milletin hakkını millete verin artık.