Tesadüflere pek inanmayan biriyim. Kıymetli okuyucularım bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Hani son zamanlarda sık sık basında beyanatları ile güya Türkiye Cumhuriyetine rota çizen, sözüm ona talimat veren üstenci tavırlarla Osmanlıdan falan söz eden ABD büyükelçisi. Büyükelçi değilde sömürge valisi yahut da duyûn-u umumiye müfettisi veyahut Sevr anlaşmasını dayatan İngiliz delegasyonu gibi bir çağrışım yapıyor.
Vay efendim Osmanlıyı ihya etmek gibi kulağa hoş gelen fakat içi boş ve hinlikle dolu ifadeler. Iyi güzel de sen kimsin ki benim devletime talimat vermeye cüret ediyorsun. Altı üstü iki yüz elli yıllık mazisi olan devletin temsilcisi olarak binlerce yıldır devletsiz yaşamamış bir milletin toprakları üzerinde ahkam kesiyorsun. Orda biraz dur! Dünyada ABD den vergi alan tek devlettir ecdadımız. Bundan da ancak gurur duyarız.Ancak şuna da bir müslüman olarak kesinlikle inanırız ki. Tekrar dirilme ancak ahirette olur. (Bel ba’sü ba’del mevt)
Şu ana kadar maalesef devletin ilgili makamlarından sefire haddini bildiren bir açıklama duymadık görmedik.
Sadece İyi Parti Bursa Milletvekili sayın Y. Selçuk Türkoğlu konuyu gündeme taşıdı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin onur ve şerefini hatırlatıp şahsı sert bir dille kınayacak ve hatta istenmeyen adam ilan edecek bir duruş görmek istiyoruz.
Madem savunma sanayiinde destan yazıyoruz ,güçlü bir ülkeyiz ve dünya liderine sahibiz bunu beklemek en tabii hakkımız olsa gerek.
Elçi’nin beyenları ve imralıdaki katilin talepleri örtüşüyor yoksa biz mi yanlış görüyoruz. Yüz yıl önce çöpe attığımız Sevr anlaşmasının dolaylı olarak diriltilmesi çabası arasında fark var mı?
Sayın Dışişleri bakanımız, hükümet sözcümüz, iletişim başkanımız lütfen sesinizi çıkarın. Ve Türkiye Cumhuriyeti nin bağımsız bir devlet olduğunu kimseden emir ve talimat almayacağını söyleyiniz.