Vitrindeki Çürüme ve Aynadaki Hakikat

Yayınlama: 19.12.2025
A+
A-

Bir toplumun ahlaki haritasını çıkarmak istiyorsanız, vitrinine bakın. Bugün o vitrinde, şöhretle uyuşturucu arasındaki mesafenin neredeyse sıfırlandığını görüyoruz. Ünlülerin uyuşturucu kullanımı artık bir “skandal” değil, sıradan bir haber. Daha da vahimi, bu sıradanlığın toplumsal bir rahatsızlık yaratmaması aksine hemen hemen herkese normal gelmesi. Kötülük ve çürümüşlük hayatın her alanında o kadar büyük boyutlarda ki kimse hiç bir şeye şaşıramıyor. Çünkü çürüme, sadece vitrinde değil; aynada da.

            Bugün magazin sayfalarında gördüğümüz tabloyla, haber sayfalarında sessiz sedasız akan başka bir tabloyu yan yana koymak gerekiyor: Bir yanda uyuşturucu kullanan, sonra “tedaviye girdi” başlığıyla aklanan ünlüler; diğer yanda yazdığı, sorduğu, rahatsız ettiği için tutuklanan gazeteciler. Soru sormanın yasak ama her türlü suçun serbbest olduğu bir ülke nasıl güzel ama değil mi?

            Bu ülkede artık isimler bile sembolik. Bir tarafta sahnede, ekranda, sosyal medyada dokunulmazlık zırhıyla dolaşanlar; diğer tarafta kalemiyle dolaştığı için cezaevine girenler. Bu karşıtlık bize şunu söylüyor: Toplum, ahlâkı davranışla değil, konumla ölçmeye başlamış durumda yada hemen hemen herkesin ahlakı bozulmuş durumda.

Burada mesele yalnızca bireysel zaaflar değil. Asıl sorun, bu zaafların nasıl bir değer boşluğunda mümkün hâle geldiği. Son yıllarda muhafazakâr kimlik üzerinden hızla zenginleşen bir kesimin ortaya koyduğu yaşam tarzı, bu boşluğun en net göstergesi. Gösteriş, tüketim, güç ve dokunulmazlık hissi…

Bunlar; muhafazakar kesimin yıllarca mağduriyet edebiyatı yapıp üzerine de bir zamanlar eleştirdikleri dünyevî tutkular değil miydi?

            Anlaşılıyor ki asıl amaç bunlara sahip olamamakmış. Sahip olduktan sonra her türlü inanç ve değer ayaklar altına alınabiliyormuş.

Ünlülerin uyuşturucu kullanımı bireysel bir “hata” olarak sunuluyor. Hızla zenginleşen muhafazakâr kesimin gösterişli hayatı ise “başarı hikâyesi” olarak pazarlanıyor. Oysa ikisi de aynı zeminde yükseliyor: Hesap vermeme kültürü. Parası, şöhreti ya da siyasi yakınlığı olanın her şeyinin tolere edildiği; buna karşılık soru soranın, yazanın, rahatsız edenin cezalandırıldığı bir zemin bu.

Uyuşturucu kullanan ünlü ile “helal kazanç” söylemiyle lüks içinde yüzen yeni zengin muhafazakâr arasında görünürde bir bağ yok gibi durabilir. Oysa ikisini buluşturan ortak nokta, ahlâkın içinin boşaltılmasıdır. Biri bedeniyle, diğeri söylemiyle uyuşur; ama ikisi de vicdanla ve imanla mesafeyi açar.

Ünlülerin uyuşturucu kullanımı, bir semptomdur. Asıl hastalık; değerlerin, emeğin, tevazunun ve utanma duygusunun erozyona uğramasıdır. Gençler, “başarılı olmak” ile “meşhur olmak” arasındaki farkı artık ayırt edemiyor. Çünkü rol modeller, bu farkı çoktan sildi.

            Ahlâk, sadece konuşulan; ama yaşanmayan bir kavram hâline geldi.

SAYGI ve SEVGİ İLE.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.