Kıymetli okuyucularım aranızda çok sayıda Rumeli coğrafyasından gelme insanlar olduğunu biliyorum.Bir vesile bende gezip görme bahtiyarlığına eriştim. Ancak bir yandan da uzun yıllar ecdadımızın fethettiği o güzelim vatan parçalarını kaybetmenin hüznü çöktü içime.
Balkan hezimeti tarih kitaplarımızda çok detaylı anlatılmaz.1911 yılında Osmanlı Sultanı ve Halife Sultan Reşad’ı Kosova ovasında yüzbin kişi karşılamıştı.Fakat bir yıl sonra batılı haçlı ittifakı ve Rusya’nın kışkırtmasıyla patlak veren Balkan savaşı ile Osmanlı balkanlardaki tüm topraklarını kaybetmiş neredeyse payitaht ın kapısına kadar uzanan bir tehlike söz konusu olmuştur. Ezineli Yahya Çavuş ve 67 kahraman hepsi Balkan savaşının acısını ve utancını yaşamış kahramanlardı. Osmanlı’nın devşirme paşaları ve içerdeki işbirlikçi hainler Balkan hezimetine zemin hazırlamış buna mukabil bir avuç vatansever bunu tersine çevirmeye gayret etmiş yangından mal kurtarırcasına mücadele sergilemiştir.Asagidaki çalışma ve araştırma o mücadelenin hikayesidir.
Biraz uzun ama Bilgi Yeni bilgileri beraberinde getiriyor Yeni Yeni duygu ve düşünceler oluşur diye düşünüyorum.
BALKANI BİLDİNMİ NEDİR HEMŞERİM ?
Nesiller boyu tarihi yazan bir millet tarihin konusu geçmiş zaman olsa da tarihin oluşunu birebir aktaramamıştır .
Galiplerin bize bıraktığı belgeler üzerinden yazılmıştır.
Tarih hep söylene gelen odur ki tarihi yapanlara yazanlar sadık kalırsa okuyanlar da doğru ve gerçek bilgiye ulaşır.
Tarihi dediğimizde başarı kadar başarısızlık galibiyet kadar mağlubiyette olmuştur.
Kazanılan bazı zaferlerde ileride yaşanacak kimi zaferlerin ön sözüdür diyebiliriz .Bazı yenilikler de Zafer müjdelerini kendi içinde saklamıştır .Mutlaka tarihte tarihçilerin gözünden kaçanlar olmuştur.İnsanoğlunun yüzyıllarca bıraktığı tortuyu öteleyerek kadim geçmişine bir göz atarsak geçmişin içinde kendimizi arayacağız,
belki umduğumuzu bulamayacağız belki de tarihte büyük insanların başarılarını okurken bir yanımız acıyacak bir yanımız gülecek .Belki de o büyük insanların yıkımları veya mahalle hürriyetleri bize kendimizi anlatacak .Belki de gelecekteki zaferlere tanık olacağız .
1912 yılı Osmanlı imparatorluğun en kara yılı olarak tarihe geçti Balkan devletleri ortak ittifakla İmparatorluğa karşı hareketlendi.Birinci Balkan savaşı olarak adlandırılan bu savaştan sonra Osmanlı imparatorluğu balkanlardaki tüm topraklarını kaybetti
Batı Trakya Edirne Kırklareli gibi kadim Türk yurtları Balkanlar tarafından işgal edildi.Terör uzmanı Coşkun başbuğ söyle diyor :
Bulgaristan
Sırbistan
Karadağ
Yunanistan
gibi yapıların osmanlı’ya başkaldırmasıyla balkanlarda Osmanlı’nın kaygılı süreci yaşandı ,güç kaybeden Osmanlı itibarı da kaybetmeye başladı .Bulgarlar bu evreyi iyi kullanıp Osmanlıya büyük kayıp yaşattı.
30 Mayıs 1913 Londra antlaşması ile kabul ettik.
Batı Trakya
Edirne
Kırklareli
resmen Osmanlı’dan çıktı.
Bu anlaşmanın ardından bu devletlere Romanya’da katıldı
Romanya balkanlarda,ortak edilme adına ittifaka dahil oldu ,bu da ikinci Balkan Savaşı’nın başlamasına sebep oldu .Bu osmanlı’ya fırsat doğursa da acı hatıralar bırakarak (Enver paşa )
Enver bey komutasında Edirne ve kırklareli’ni geri aldı.1915’te alma neticelenmek üzere iken Bulgaristan’la İstanbul Yunanistan ile Atina anlaşmaları imzalandı .
Enver bey bundan yararlanarak İskeçe ve Gümülcine ile beraber Batı Trakyayı tekrar almak için bir faaliyet gösterse de başarılı olamadı,çünkü başta Rusya olmak üzere Avrupa emperyalizmi baskıyı arttırdı
ve Osmanlı Balkanlar’dan çekilmek zorunda kaldı.
Bu yenilginin üzerine Enver bey daha önce Trablusgarp’ta yaptığı gibi örgütlenme yaptı
ve bu görev Enver bey tarafından teşkilatı mahsusaya verildi.
Teşkilatı mahsusanın başında Kuşçubaşı Eşref bey bulunduğu ve 16 subay ,100 erden oluşan bir örgütlenme kuruldu, çete örgütlenmesi hemen harekete geçti.
Bu oluşumu yazar Nurettin Şimşek bey’den aldığımız bilgiler ışığında şöyle der Nurettin Şimşek bey ;”
Bu akınların başlangıç tarihi
15 Ağustos 1913
Türk yüzbaşı
İlyas üsteğmen
Lütfü sunan
Teğmen Besim
Beşiktaşlı Kemal
Kaptan Ahmet
Çakır Efe
Tataristan giritli
Çakır Efe
Giritli İsmail kaptan
ikinci bir Tatar Hasan
Çerkez said kaptan
Malaka Mustafa kaptan .
Bunlar 4 gün içerisinde
19 Ağustos 1913’te öyle bir yerlere geliyorlar ki bir anda saldırıya geçiyorlar 4 günde hani 40 gün yol alıyor ya ve ilgi çekiyorlar ya işte öyle
19 Ağustos 1913’te bir toplantı yapılıyor Eşref bey isteğiyle yapılan bu toplantıya bu tarihte Süleyman askeri ve Kuşçubaşı Eşref ile beraber değil ,burada onu da belirtmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.
İstanbul bâb-ı âli hükümeti bu hareketi onaylamıyor ve bu 116 kişiyi cezalandırmak istiyor ve beyan ediliyor. Balkan savaşlarından önce Enver ve Mustafa Kemal ile birlikte Trablusgarp’ta yerel halkla birlikte mücadele verirken o sırada Trabzon fırkası komutanı Enver bey Süleyman Askeri Bey’in bu mücadelenin içinde olmasını istiyordu görev kendisine tevdi edildiğinde seve seve her şeyimi feda ederek ve ölüm cezasını kabul ederim dedi .”
Nurettin Şimşek Hoca’dan anladığımıza göre Süleyman bey 1884 prezent doğumlu
Halil Vehbi Bey’in oğlu,
yani Halil Vehbi paşa
bu paşa daha sonra 1903 yıllarında Afyon tabur komutanıdır ,baba adı yani Süleyman, Süleyman askeri Bey’in dedesinin adı da süleyman’dır ,
Bu bilgi Kara harp okulu künyesinde vardır,
Kara harp okulunda kayıtlıdır. Mezuniyeti Edirne askeri idadisidir .
1902 de harp okulunu kayıt olup, 1905’te ise harp okulundan mezun olmuştur.
İşte milleti ve vatanı için ölümü göze alan adam kısaca budur seçme bir zabittir.
Arkadaş çevresine bir bakalım kimler var Kuşçubaşı Eşref
yeni Bahçeli Şükrü ,
Hüsrev Sami ,
Sapanca’lı Hakkı .
Topçu Rüstem, Fedâi
Zabitan grubu ile dostluk kuranlardır onlar.
Ali Çetinkaya,
Ömer Naci gibi ölmeden önce ölüp ölümsüz olanlardır.
Yakup Cemil sonradan katılmış ve onlardan biridir
Süleyman bey sadece bir asker değil dünyanın ve imparatorluğun geleceği için fikirleri olan nadir bir kişiliktir
kısaca Eşref Kuşçubaşı beyi de tanıyalım.
İzmir Katip Çelebi üniversitesi Ege ve Balkan çalışmaları uygulama ve araştırma merkezi üyesi Özel Hatip’ten dinleyelim.
Bu grubun silahı Kuşçubaşı Eşreftir,beyni de Süleyman askeridir.Süleyman bey komutanlar ve askerler arasında çok önemsenen bir kişiliktir ,bu arada Enver bey Trabzon da kurmay başkanıdır
bir şeyi aklımızdan çıkarmayalım Osmanlı o dönemde sadece balkanlarda savaşmıyordu balkanlarla beraber pek çok cephede savaşıyordu diyeceğimiz odur ki vur kaç yapılıyor buna bir savaş da denmezdi ,ortada görünen bir düşman yok idi fakat her taraf düşmandı.
Doğuda da zaten aleni bazen de iç savaş vardı.
Bâb-ı Âlin’in bir kaç başı bozuk gözünü karartmış demesi doğru değil ,aslında ne olursa olsun Trakya elden çıkmamalı idi.İşte o 116 kişi imparatorluğun devamı için ölmeden ölümsüz olmaya karar verdiler.Ve buradan geleceğe yönelik bir plan olduğu tartışmasızdır .Bu akıncı öncü grup kurtardığı her karış Vatan toprağında ve ele geçirilen her yerde muhtarlıklar kuruyordu .
Halkın kendi kendini yönetmesi kendi güvenliğini sağlaması için yapılan bu düzenlemeler akıncıların sadece birer asker olmadığının ispatı idi .
Belirli bir hedeflerinin olduğu belliydi sadece Müslüman Türkler değil canından malından korkan değişik dinlere mensup insanlar da Türklere geliyor onlara karışıyorlardı .
Türkler Habipçe’ye girerler ve Edirne’den sonra yaptıkları iş çok önemli, yaptıkları ilk iş mahalli bir idare kurarlar bu da gelecek planlarının başlangıcıdır.Her yerde bunu yapmışlardır .
Yenice
Harmanlı
harmanlık
Kırcaali
mestanlı plan şudur ki bağımsız bir vatan toprağı yaratmak .
İstanbul payitahta bir güvenlik sibobu olarak kalmasını sağlamaktır .
Habipçe’ye girip mahalli bir idare kuruluyorsa bunun askeri değil siyasi sonucu olur. Bu uygulamalardan sonra Yenice ve Harmanlı kurtarılmıştır.Bütün bu oluşumdan sonra bölgede yaşayan Müslüman Türklerin de muazzam bir desteği vardır. Çetelerin işlediği cinayetlerden dolayı dağlara kaçmış kenara köşeye sıkışmış ne kadar Türk varsa bu gruba katılmıştır.
Korkularını yenmiş, Türkler geldi diye kendilerine güvenmiştir. Rus ve Bulgarlara güvenmeyen az önce söylediğimiz gibi Hristiyanlar da Türklere sığınmışlardır.Çatışmada bir çete lideri yakalandı, mahkeme kuruldu kendini savunma hakkı verildi yerel bir jüri kuruldu şahit gösterme ve delil sunma hakkı verildi. Sonuçta yerel jürinin kararıyla idam cezasına çarptırıldı idam hükmü Türkçe ve Bulgarca okundu. Bundan
sonra Kırcaali’de Bulgar Süvari alayı Müslüman halkı camilere tutsak tutuyordu halk kurtarıldı alay imha edildi Süvari alayının kılıcı Bulgar kralı tarafından verilmişti komutanın atı ve kılıcı Osmanlı sultanı Sultan Reşat da gönderildi
31 Ağustos 1913 Gümülcine,
1 Eylül 1913’te
İskeçe alındı .
31 Ağustos 1913 pazar günü Batı Trakya geçici hükümeti kurulmuş ve bu GarbivTrakya hükümeti yani bağımsız Batı Trakya devletinin doğumu olmuştur .
Tarihçilere göre Türk tarihinin ilk cumhuriyeti onlar olarak kabul ediliyor. Kısa zamanda kurulan merkezi hükümet, Kuşçubaşı Eşref bey ,
Süleyman askeri bey
31 Ağustos’ta bir sonraki gün bu devletin bir hükümeti oluşturulmuştur cumhurbaşkanı
müderris salih efendi ,
Süleyman askeri bey genel kurmay başkanı ,
Hafız Ali Galip bey ,
müderris Hakkı ,
Hacı İsa efendi ,
Hoca Mehmet efendi
Mehmet paşa
Hilmi paşa
Mehmet Paşazade
Şükrü bey
Hacı Salih bey
Hüseyin paşa
Hacı Beyzade
Osman Nail bey
bu kabineden oluşan bir Cumhuriyet hükümeti olduğunu gösteriyor. Bu hükümetin Cumhuriyet olarak adlandırılması daha önceden kurtarılan bölgelerdeki uygulamalardandır.
Bunu Cumhuriyet olarak adlandırmak çok da yanlış olmayacaktır.
Bu kısa ömürlü de olsa Türk tarihi açısından ,Osmanlı tarihi açısından da çok önemlidir.
Batı Trakya Cumhuriyeti.
Cumhuriyetin bayrağı üç renkli idi bayraktaki siyah balkanlardaki zulmü yeşil İslam’ı ,ay yıldız Türklüğü temsil ediyordu.
Ulusal marşı’nı Süleyman askeribey Dedeağaç’ta yazdı.
Devlet Yunan ve Bulgar posta pullarını geçersiz saydı ve kendi pullarını bastı 30.000 kişilik savunma gücü oluştu devletin bütçesi hazırlandı pasaport uygulamasına geçildi .Osmanlı yasa ve tüzük aynen kabul edildi
ve davalara garbi Trakya adliyesi bakmaya başladı .
Selanik yahudisi olan Emmanuel Karasu tarafından resmi bir haber ajansı kuruldu Fransızca ve Türkçe olarak müstakil adında bir gazete çıkarıldı.
Bulgaristan karşı çıksa da Yunanistan kabul etti.2 Ekim de Dedeağacı Batı Trakya Türk devletinine bıraktı ancak bu uzun sürmedi.
Bulgaristan’ın batılı devletler ve Rusya’nın desteğiyle yaptığı girişimler sonucu Osmanlı devleti üzerinde baskı kuruldu bu baskılar neticesinde Osmanlı devleti Bulgaristan ile İstanbul anlaşmasını imzalayarak Batı Trakya’nın Bulgarlara bırakılmasını onayladı.
Bu zaferin üzerine Bulgarlar bir gece tertip ederler zamanın başkanı olan eski eserler müdürü ve kralları bu geceye katılıyorlar alkolün verdiği özgüven tavan yapmıştır. kralları salona girdiğinde önceleri kimse önemsemez sessizlik sağlanınca kısa bir konuşma da şöyle der:”
Bu başarı sizin değil ,Osmanlı paşalarının beceriksizliğidir. der.”Ve gece devam eder.
İşte o yıllarda yaşanmış olaylardan bir kesit.
Uyuma numarası yaparsak, asla uyanamayız.