Yaşadığımız coğrafyada tarih boyunca kalıcı olabilmek için bedel ödenen bir coğrafya olmuştur. Diğer yandan bu coğrafya tarih boyunca emperyal güçlerin silah laboratuvarı ve müstemleke bölgesi olarak kullanılmıştır. Ülkemizin şanssızlığı böyle bir coğrafyada huzur limanı olarak kalabilmek için bedel ödemek zorunda kalmasıdır.
İktidarın “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini küçümsemesi, Cumhuriyet hükümetlerinin politikalarını devre dışı bırakması ve komşularının içişlerine burnunu sokması gibi bariz hataları bizleri bugünlere getirdi.
Hava gücü olmadan yaklaşık 2 tugay askeri İdlip’e gönderip bu kadar şehit vermek, akılcı bir politika olamaz. Bugün bu konuları paranteze alıyoruz. Zamanı gelince mutlaka değerlendirilecektir.
Bugün bu hataları fazla dillendirmeyeceğiz, zira kahraman ordumuz İdlip’te şanlı bir mücadele vermektedir. Mehmetçiğin mücadele verdiği bir süreçte bütün gücümüzle onların yanında olacağız. Şanlı ordumuzun her mehmetçiği bayraklaşmakta ve toprağı vatanlaştırmaktadır. Şairin dediği gibi;
Bayrakla dertleşen
Toprakla birleşen
Can verip devleşen
Birileri var.
Ecdadımız Mete’den günümüze binlerce zafere imza atmış ordumuza selam olsun. Kürşad’ın 40 çerisi gibi devleşen, Alparslan’ın Alp’leri seccadeye kapanan, Fatih’in İstanbul’un fethinde “ya ben İstanbul’u alırım, ya o beni” diyen genç Fatih’in haykırışı ve Gazi Mustafa Kemal’in “ya İstiklal, ya ölüm” diyen bir ecdadın mirasçısıdır kahraman ordumuz.
Kahraman ordumuzun zaferinden zerre kadar şüphemiz yoktur.
Yahya Kemalin deyişiyle;
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Gâlib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın…
Evet, mazlumların ümidi, zalimlerin korkulu rüyası Türk’ün ordusuna selam olsun…
Maddi manevi bütün gücümüzle ordumuzun yanındayız. Bizi kahreden vizyonsuz, ufuksuz ve akılcı olmayan politikalarla siyasilerin ordumuzu ateşe atmalarıdır.
Asker bayraklaşıp şehit düşerken, bu acıyı içinde hissetmeyen, kahkahalarla kutsallarımızı iğfal eden, günün anlamının dışına çıkarak algı operasyonu yapan kansızlara tepkiliyiz. Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yılları boyunca sürekli TBMM’den yetki alarak savaşı sürdürdü. Zira Türk ordusunun tek yetkilisi TBMM’dir.
Oysa muhalefette bilgi vermeyen, onlara hakaretlerle basın önünde aşağılayan, TBMM’yi devre dışı bırakan, sadece saray bürokratlarıyla işi götüren bir iktidar var karşımızda. Milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında birinci derecede iktidar sorumluyken, maalesef ayrıştırıcı ve hakaret yüklü dil bu süreçte dahi kullanılmaya devam ediliyor.
Bir daha gördük ki Türk gibi kendini hissetmeyen, Türk’ün ordusunun ruh halini anlayamaz. Gencecik fidanlar bir hilal uğruna toprağa düşerken, televizyonlarda kahkaha atanların kahkahası Mehmetçiğe sıkılan kurşundan daha çok Türk milletini yaraladı.
Türk ordusu, dünyanın sayılı ordularındandır. Şimdiye kadar olduğu gibi verilen her görevi yüzünün akıyla ifa etmiştir. İktidarın hatalarını şehit ve gazi vererek düzeltmiştir. Barış Pınarı, Afrin ve Cerablus harekatları gibi Bahar Kalkanı harekatını da zaferle taçlandıracaktır.