Allah “Fakiri doyurun’’ diyor.!
Biz ‘fakiri doyur’ diye DUÂ ediyoruz.
Allah “Yetime bakın” diyor!
Biz ‘yetimi koru’ diye DUÂ ediyoruz.!
Allah “Acize merhamet edin” diyor.!
Biz ‘acize merhamet et’ diye DUÂ ediyoruz.!
Allah Azze ve Celle bizden istiyor
biz yine O’na havale ediyoruz..!
Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethedince adamlarına şöyle talimat veriyor;”insanlara Allahın soracağı soruları sormayın. Açmısın tokmusun, herhangi bir ihtiyacın var mı? Diye sorun. ”
Biz her şeyi Allah’a havale etmekten vaz geçmiyoruz. Tevekkül konusunda en büyük yanlışımız bu.
Sel olur dere kenarına yapılmış evleri sel alır.
Dik yamaçlara ev kurulur heyelan götürür.
Depremlerde çürük binalar yıkılır kadere bağlarız.
Madenlerde göçük olur, yangın olur takdiri ilahi deriz.
Ormanları yakıp yağmur duasına çıkarız değil mi?
Yangın olur gerekli önlem alınmaz olan insanların hayatına olur bir tane yetkili çıkıp bizim hatamız demez.
Allah ne yapsın aklını kullan diye defalarca emrediyor K. Kerim’de. Sünnetullah dediğimiz bir şey var yani her şeyi akıl ve bilimle yapalım.
Mesela evlerimizi depreme dayanıklı şekilde inşa edelim. Sel ve heyelan tehlikesi olan yerlere yerleşim vermeyelim. Tarım alanlarını imara açmayalım. Lise coğrafya öğretmenimiz rahmetli deli mahmut evleri zemini sağlam tarıma elverişli olmayan yerlere yapmak lazım de ediyor.
Ülkemizde yaşanan faciaların çoğu akıl ve bilime değil rant düzenine göre hareket etmemiz sen kaynaklandığı ortada.
Tevekkül nedir? Olması gereken işleri akıl ve bilimle sapasağlam yaptıktan sonra insanüstü tehlikelere karşı Allah’a sığınmaktır. Biz buna fiili dua diyoruz. Yoksa eski tas eski hamam devam ettiği müddetçe bu felaketlerden yakamızı kurtaramayız.
Olayı bir fıkra ile bağlayalım.
Zamanın birinde bir şehirde çok şakacı biri varmış. Bir gün ensesi kalın birisi kahvede oturuyormuş. Onun yakın dostu şakacı tanımadığı birine diyor ki şu karşı masada oturan adamın ensesine sağlam bir tokat vur sana yüz lira vereceğim der. Tepki verirse abi seni çok sevdiğim birine benzettim dersin diyor.
Adam gidip hiç bir şeyden habersiz herifin enseye sağlam bir tokat patlatır.
Adam vuran adama sert bir şekilde bakarak ne vuruyorsun kardeşim der.
Adam vay abim çok özür dilerim seni çok yakın bir arkadaşa benzettim der.
Öteki lâ havle çekip, haydi işine git der.
Muzip adam yüz lirayı adama verir. Bu defa miktarı ikiye katlar tekrar vurmasını ister. Para tatlıdır ama adam yahu bu adam anlarsa canıma okur der.
Öteki sen yine bir bahane bul der.
Adam yine gider enseye adamakıllı bir tokat aşkeder. Adam hiddetle ayağa kalkar özüre fırsat vermeden adamı yakalar senin benle derdin ne diye sorar. Vuran adam abi sende bu ense şu arkadaşta da o para varken senin ensende dah çok boza pişer der.
Halimiz aynen böyle ne zaman ders alacağız?
Bu gidişle hep mezar başlarında dua etmeye devam ederiz.