Futbol, tüm dünyada olduğu gibi benim güzel ükemde de sevilen, izlenen ve endüstri haline gelmiş bir kitle oyunu. Zevk ve heyecan duyan futbolseverden, şiddet uygulayan, içindeki canavarı dışarıya vuran, hırçınlaşarak gerçek kişiliğini gösteren toplumsal ve sosyolojik bir süreç.
Türk ve dünya futbolunda; Cruyff, Maradona, Müller, Rummenige, Kempes, Platini, Rossi, Keegan, Breitner, Beckenbauer, Yasin-Gökmen Özdenak, Mehmet Oğuz, Cemil Turan, Osman Arpacıoğlu, Sedat Özden, Sabri Dino, Vedat Okyar vb. birçok ünlü oyuncuyu izleme şansına eriştim.
Bu futbolculardan beni en çok etkileyen, Brezilya Milli Takımı’nın orta saha futbolcusu SOCRATES ile Galatasaray ve Milli Futbol Takımı’mızın futbolcusu METİN KURT (Çizgi Metin) olmuştur…
Futbol tarihinin en iyi orta saha oyuncularından birisi olan SOCRATES, (1954-2011) Brezilya Milli Takımı’nın kaptanlığını da yapmıştır. Ona göre; “Benim üç tane idolüm vardı; Che Guevara, Fidel Castro ve John Lennon.”
Gazeteci ve yazar Serhan Asker, Brezilyalı futbolcu SOCRATES ile arasında geçen ilginç diyalogda; “Socrates’le yaptığımız röportajı asla unutamam. Sohbetimiz sırasında ona CHE’ye olan hayranlığını sordum. Sigarasına derin bir nefesle yüklendi ve kısık gözlerini dikerek, ‘Sen bırak CHE’yi. Asıl CHE sizde; ATATÜRK’ yanıtını verdi. O an hissettiğim gururu asla unutamam.”
İsmini, Yunan filozoflarından alan SOCRATES’i, Brezilya ve dünya futbolunun en önemli orta saha oyuncusu yapan özellikleri; şık çalımları, zeki oyun görüşü, estetik futbolu, sakalı ve bandanası, soğukkanlı oyun tarzı, topuk pasları ve gerilmeden kullandığı penaltı vuruşları ile zihinlerimizde yer bıraktı. Ayrıca, tıp okuması, felsefe üzerine doktora yapması, kısacası ”futbolun doktoru” olmasıdır.
SOCRATES, futbolu para için değil, halkına zevk vermek için oynamayı erdem saydı, halktan ve emekten hiç kopmayan yapısı ve mücadelesi ile siyasi açıdan önderlik yaptı.
“Ben futbol oynarken aynı zamanda tıp okuyordum. Herkesten daha çok yenilikçi olmak zorundaydım. Eğer tıp okumamış olsaydım, yetenekleri daha sınırlı bir oyuncu olurdum.”
Dikta yönetiminde Corinthians takımının yöneticilerinin tavırlarından rahatsız olan SOCRATES, ‘Corinthians Demokrasi Hareketi’ni başlatıyordu. Bu hareket ilk başlatıldığı zamanlarda “topluca hareket” etmeyi içeriyor ve oyuncuların haklarını savunması gerektiğini dile getiriyordu.
Sokrates ve arkadaşları, 1984 tarihinde seyircilerin önünde “Demokrasi” pankartı açtılar. Sahalarda başına taktığı bandanası (demokrasi ve sosyalizme özlem duyan talepleri) hep mesaj içermekteydi.
Tüm diktatörlüklere karşı mücadele eden SOCRATES, topluma önderlik yaptı. Kulübün yönetiminde, futbolcu, yönetim ve çalışanlara eşit oy hakkına sahip olmaları konusunda mücadele verdi. Kulüpte her karar, yetkililerin, teknik ekibin ve futbolcuların katıldığı oylamayla alınıyordu.
Futbolu bıraktıktan sonra liderlik ve insani ilişkiler üzerine seminerler veriyor, sosyo-kültürel projelere danışmanlık yapıyor, gazete ve dergilere ekonomi ve politikayla ilgili makaleler yazıyor, ayrıca Brezilya’nın yoksul semtlerinde hiçbir ücret talep etmeden doktorluk yapıyordu.
***
METİN KURT, (1948-2012) Galatasaray’ın ve Milli Takımın eski futbolcusudur. Ankara’da 1970-1971 döneminde Galatasaray’ın, PTT’yi 7-1 yenip şampiyon olduğu maçta, METİN KURT’un (Çizgi Metin) muhteşem oyununu gördükten sonra Galatasaray sempatizanı oldum. Ayrıca Ankaralı dostum, Ramazan Elmasoğlu’nun da bu konuda epeyce emeği geçmiştir.
Galatasaray’da oynadığı dönemde futbol alanında emek sömürüsüne karşı ilk kez sendikal faaliyet başlattığı için kadro dışı bırakıldı. Kayserispor’a transfer olan METİN KURT futbolu burada bıraktı. Futbolu bıraktırılmasının ardından teknik direktörlük, spor yazarlığı, editörlük ve sendikacılık faaliyetinde bulundu.
METİN KURT, Profesyonel Futbolcular Derneği (PFD) ve Amatör Futbolcular Derneği (AFD) kurucuları arasında yer aldı. Ayrıca, futbol sahalarında, sendikal hak mücadelesi için Spor-Sen ve Devrimci Spor Emekçileri Sendikası’nın kuruculuğunu yaptı.
Yazar Vecdi Çıracıoğlu’nun, Everest Yayınları’ndan 2009 yılında çıkan “Gladyatör” adlı kitabında METİN KURT’un bilinmeyen birçok yönü bu kitapta aydınlatılmıştır. Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Yaşamını futbolcuların örgütlenme mücadelesine adayan spor emekçisi METİN KURT’un en büyük arzusu, sporcu emeğinin güvenceye alınması için ”Spor İş Kanunu”nun çıkmasıydı.
Kamplarda kitap okuması, araştırması, futbolcu arkadaşlarının haklarını savunması, sendikal mücadele içinde olması sebebiyle “ötekileştirilen” ve en iyi zamanında futboldan kopartılan spor emekçisidir.
Futbolun tamamen endüstrileştiği günümüzde, futbolun ”borsada değil, arsada oynanması” gerektiğine inanan, ileriyi gören görüşleri, dürüstlüğü ve oyunculuğuyla bizlerin sevgi ve saygısını kazandı.
Türk futbolunda futbolcu (işçi – emekçi), kulüp (sermaye-yönetici) kapsamında, sendikal açıdan mücadele veren ve futbol tarihinde, emekten yana ilk futbolcu grevini gerçekleştirip “Spartaküs İsyanı” olarak bilinen isyanı başlatmıştır.
METİN KURT ve arkadaşları ödenmeyen maç primlerini istediler, ödenmemesi sonucu antrenmana geç gitme, hatta gitmeme, sakal bırakma vb. protestosunun ardından kendilerini kadro dışı buldular.
Vecdi Çıracıoğlu’nun kitabından; ‘’Deniz’ler, Mahir’ler, Ulaş’lar, Cihan’lar, yani 68 kuşağının, gençliğinin sol görüşlü devrimcileri olmalıydı. Bir yığın insan, futbolcu olan bana benzemeye çalışırken, ben aslında onlara, ülkemin bu onurlu insanlarına benzemeye çalışıyordum.’’
”Adım (Cizgi Metin’e) çıkmıştı, meşin yuvarlağı taç çizgisinin üzerinden sürerdim çoğunlukla ve bacaklarımın arasında mekik dokuyan topu kimse alamazdı. Bu aslında verilen bir taktiğin sahada uygulanmasından başka bir şey değildi. ”
”Beni izleyenler, o zamanlar sahaların taç çizgilerine yakın bölümlerin çim olması nedeniyle o yönde futbol oynadığımı sanırlardı. Düştüğümde sakatlanmamak için buraya top sürdüğüm izlenimi verirdim. Bu izlenimden uzaklaşmak için çizginin halka en yakın yer olduğunu, halka en yakın yerde olmak istediğimi soranlara anlatır, yedek kulübesi ve şeref tribünü önündeki çizgide değil de, halkın tercihi açık tribün önünde top koşturmaya özen gösterirdim.”
”Halka en yakın yer neresi? Çizgi. Ben de çizgide top bekler ve oradan atağa kalkarım. Teknik direktörlerin, idarecilerin ve politikacıların olduğu tarafta oynamayı sevmiyorum. Halk nerede? Açık tribünde. O zaman kapalı tribünün önünde oynamak yerine, açık tribün önünde bir devre sağaçık, bir devre de solaçık oynayarak görevimi kendimce yerine getirmiş olurum.” sözleri ile politik bir dik duruş davranışı vermektedir.
”Futbolcu işçidir. Futbolcular konumlarına göre işçidirler. Futbolcular işçiyse emeklerini satabilirler. Kendisi alınıp satılırsa köledir ve bonservis ücreti azat bedelidir. Bugünkü yasalar, yönetmelikler köle statüsüdür. Bütün bunlar demokratikleşmelidir.’’
Rahmetli “Çizgi Metin” spor zevkini aşılamak, yaymak ve spor yaptırmak uğruna ömrü boyunca mücadele etmiştir. Ona göre futbol oyunu, insanları siyasi konulardan uzaklaştırıp, uyutmaya yönelik olmamalıydı.
1995 yılı itibariyle, Dünya futbol tarihinde “BOSMAN Olayı” denen ve futbolcuları özgürleştiren süreçte bu mücadeleyi 1970’li yıllarda ‘METİN KURT’ tek başına başlatmıştır. (BOSMAN Olayı; Avrupa Adalet Divanı’nın, AB vatandaşı futbolcuların anlaşma süreleri dolduğunda, bonservis bedeli olmaksızın istedikleri kulübe gitmeleri hakkındaki kararı.)
“Çizgi Metin” dik duruşu, eşitlik, özgürlük, insan hakları ve demokrasi istemleri ile her zaman “ötelenmiş”, kıyıma uğramış ama hiç bir zaman geri adım atmamıştır… Rahmet ve sevgi ile anıyorum..
Bizlere futbolu sevdiren ve futbol ile ilgilenmemize sebep olan rahmetli SENİHA Halamın oğlu milli futbolcu sevgili, ‘ABİDİN AKMANOL’dur.
Samsunspor’un lig tarihinde ilk golünü atan güzel insan ABİDİN AKMANOL, 1970 yılında talihsiz bir Eskişehirspor – Samsunspor lig maçında sakatlanıp, 23 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalmıştır. Sporcuların örgütlenememesinin en ağır bedelini sağlığı uğruna ödeyenlerden birisidir. Kanada’da sağlık sebepleri ile bakımevinde yaşayan ABİDİN AKMANOL ağabeyimizi bu yazım sebebiyle bir kez daha sevgi ve saygı ile anıyorum.
KURT’u 1987 yılında eski Galata Köprüsü ayağındaki bir birahanede tek başına otururken yanına gidip, sayesinde Galatasaraylı olduğumu ve ABİDİN AKMANOL ağabeyimin kuzenim olduğumu söyleyip, karşılıklı sohbet etmenin gururu ve onurunu taşımaktayım… ABİDİN Ağabeyimin futbolundan öyle güzel bahsetti ki, gururlandım ve birlikte saygı ve sevgi ile andık. Yarım saatlik sohbetimizde, 1970’li yılları birlikte yaşadık… Benim için çok mu çok değerli ve anlamlı bir 30 dakika….
SOKRATES ve METİN KURT, futbolcuların hak aramak için mutlaka örgütlenmeleri gerektiği mücadelesini verdiler. Bu mücadelenin önemi ne yazık ki günümüzde bile anlaşılamamıştır. Onları, günümüz futbolculardan farklı yapan unsur, futbol oyununda ve tüm toplumda eşitlikçi, özgürlükçü ve örgütlü bir düzen istemeleriydi.
Futbol sahası bolluğuna rağmen, futbolumuz siyaset uğruna tam tersi gerilere giderek, dünya ve Avrupa klasmanlarında gerilerde kaldık. Milli futbol takımımızın, 2002 FIFA Dünya Kupası’nda ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda aldığı üçüncülükten sonra geriye düştük. Maalesef, şu an itibariyle UEFA ülkeler sıralamasında 13. ve FIFA Dünya sıralamasında ise 32. sırada yer almaktayız.
Başka bir sorun da futbol sahalarında tesisleşmeye ağırlık versek bile, çim bakımlarına yeterli özeni gösteremediğimiz için, kış aylarında sahalarımız futbol oynanamayacak derecede kötüleşerek, futbolcu sağlığına ve futbol kalitesine zarar verir hale geldi.
Futbolumuzdaki yabancı futbolcu sayısının çok olması, altyapıya önem vermeyişimiz, siyasetin her alanda olduğu gibi, futbolda da liyakat yerine siyasetin ve sermayenin el birliği ile Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve Merkez Hakem Kurulu (MHK) doğrudan rol alması futbolumuzun geriye gitmesine sebep olmaktadır.
Futbolumuz, bizlere zevk veren bir yörüngeden, endüstrileşen, ticarileşen, kirli şans oyunları, siyaset ve sermayenin ayak oyunları sebebiyle zevksiz, kişiliksiz ve adil olmayan bir yarış haline gelmiştir.
Futbol takımlarımız, yönetim hataları sonucu iflas etmiş olup, silinen veya ertelenen vergi borçları yüzünden bizlerin üzerine ekonomik yük getirmekte, uzun vadeye yayılan kredilerle de ancak günü kurtararak sorunları ötelemektedirler.
Yöneticilerin elinde, sisteme, mantığa ve bilime dayanmayan metotlarla yönetilen ve siyasi iradenin yönetimindeki tüm kurumlar maalesef sporumuzu her konuda geri götürmüşlerdir.
Yazımın iki kahraman Spartaküs’leri; SOCRATES ve METİN KURT bu tehlikeleri yıllar önce görüp, mücadele etmişlerdir.
SOCRATES’e göre; ”Futbol sahasında güzellik, zaferlerden daha önemlidir.”
METİN KURT’a göre de; ”Benim istediğim para değil, futbolcu arkadaşlarımın alın terinin doğru değerlendirilmesidir. Yaptığım mücadele yalnız benim için değil, bütün profesyonel arkadaşlarımın mücadelesidir.”
Her konuda olduğu gibi sporda da mücadeleye devam…
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…
Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık..
LEVENT kardeşim…. çok teşekkürler… selamlar…
Yazınız çok güzel Sokrates’i ve Metin Kurt’u biliyor ve takdir ediyordum.
FEVZİ Beyciğim, anılarda kalanları yazdım, futbol oyunu o zamanlarda daha da güzeldi, sermaye ve küreselleşme sonucu kirletildi… teşekkürler…
Futbol, maalesef günümüzde toplumları uyutmak için kullanılan çok iyi bir araç haline gelmiştir. Pek çok kanalda saatlerce süren futbol programları da buna hizmet etmektedir. Gereksiz yere çok önem verilen karşılaşmaları daha da önemli bir hale getirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ne yazıktır ki büyük halk kitleleri de tuttukları takımın haklarını savunmaktan kendi demokratik haklarını akıllarına getirememektedirler…
İdris Kardeşim, işte bu gerçekleri yıllar önce gören iki futbol ustası, maalesef dikkate alınmayıp, çeşitli baskılarla karşı karşıya kaldılar… Selamlar…
Çok güzel olmuş. Kalemine sağlık..
Ama örgütlenme ve hak arama mücadelesi maalesef 1970.lerden çok daha gerilere gitti.Bu hem spor alanında hem de diğer alanlarda böyle.
Kamil Abim…. çok teşekkürler… örgütlenmeyen bir toplum…. üzgünüm…
Futbolu sevmeyenler bile zevkle okumuşlardır eminim,
yüreğine sağlık yazarım.
O güzel insanlara selam olsun …
RAJİ Kardeşim… selam olsun…
Bu değerli futbolcular hakkında sayenizde bilmediğim özelliklerini öğrendiğim için mutluyum.Dunyada öyle güzel insanlar var ki.Emekten,haktan yana olan her insanı alkışlıyorum.Metin ve Socratesi saygı ve sevgiyle anıyorum.Bu yazı için teşekkürler
GÜNSELİ Arkadaşım…. çok teşekkürler… saygılarımla…
Ümit Bey…. çok teşekkürler…. Saygılarımla…