Yıllar geçse de, Çanakkale Savaşları neticesinde elde ettiğimiz tarihi başarıların sonuçları, günümüze değin önem ve anlamını arttırarak devam ettirmektedir.
Çanakkale Savaşları, emperyal istek ve duyguların dünyayı sahiplenme ve sömürme amaçlarının en önemli yolu olmuştur.
Düşünün ki ekonomik, siyasi ve toplumsal açılardan dibe vurmuş Osmanlı İmparatorluğu’ndan, emperyalist ülkelerin yıkmak için elbirliği yaptığı koşullarda, Lozan Antlaşması (1923) ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936) ile elde ettiğimiz kazanımlarımızın önemini, Rusya-Ukrayna savaşı sırasında çok daha iyi anlamaktayız.
Rusya’nın, bu savaşta Ukrayna’lı sivil halkın canını, malını kısacası tüm özgürlüklerine karşı yürüttüğü kıyım/katliamın hiçbir geçerli sebebi yoktur ve olamaz. Dünyamızın hangi yerinde olursa olsun, sivil halka yapılan hiçbir askeri müdahalenin haklı sebebi olamaz…
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ”Ülkemizin, İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkına sahip olabilmesi” olanağının varlığı, yıllardır Lozan ve Montrö hakkındaki kirli, bilim ve çağdışı söylemlerin ne kadar geçersiz olduğunun ispatıdır.
Lozan ve Montrö Sözleşmeleri’nde emeği geçen tüm askeri/siyasi irade ve gücü ortaya koyan, başta Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve silah arkadaşlarını rahmet ve saygı ile anmaktayız.
Çanakkale Savaşları, I. Dünya Savaşı’nın en ölümcül ve kanlı kısmı olup, 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda, Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri (İngiltere-Fransa-Rusya sonra da İtalya dahil oldu) arasında yapılan deniz ve kara savaşlarıdır.
İtilaf Devletleri’nin amaçları; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Osmanlı ve tüm Avrupa ülkeleri üzerinde ekonomik ve siyasi üstünlük elde ederek tüm müslüman ülkeleri tehdit etmek, sömürmek ve Rusya’ya deniz yolu açmaktır.
Dr. Cihangir Dumanlı, boğazlar ve İstanbul’un fethinin önemini şu şekilde açıklamaktadır;
”Çanakkale geçilseydi, işgal İstanbul ile sınırlı kalmaz, Ítilaf Devletleri kendi aralarında yaptıkları gizli paylaşma anlaşmalarına göre ülkemizin diğer bölgelerini de işgal ederlerdi. Bu arada Doğu Anadolu’yu Ermenler değil, bizzat Rus birlikleri işgal edebilirdi.”
”Düşmanın Boğaz’dan geçmesi demek; İstanbul’un işgal edilerek Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş dışı kalması demektir. Bu olsaydı İstanbul 13 Kasım 1918’de değil, üç yıl önce İngiliz, Fransız ve İtalyanlarla birlikte Ruslar tarafından da işgal edilir di.” (1)
Osmanlı Devleti’nin, kapitülasyonlar sayesinde dünyaca “hasta adam” olarak görülerek, boğazları tek başına savunamayacağı düşünülmektedir.
Dünyadaki en büyük emperyalist ülke olan İngiltere de ezelden beridir, boğazları ele geçirmek için donanmasının yeterli olacağına inanıyordu. İngiltere, Fransa’nın da desteği ile dünyanın en büyük askeri gücünü oluşturuyordu.
İngiltere (Birleşik Krallık) ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın, Çanakkale Boğaz’ındaki saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. İlk saldırıları başarısız olmuş ve çok sayıda kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Deniz harekâtıyla İstanbul’a ulaşılamayacağı anlaşılınca bu sefer kara harekâtıyla 25 Nisan 1915 sabahı, Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde karaya çıkarak, göğüs göğüse çarpışmalar başladı.
Boğazlar, Rusya’nın açık denizlere olan tek çıkış noktasıdır. Savaş sırasında Boğazların kapanması, Rusya için hayati önem taşımaktadır.
Rusya’nın en önemli hedefinin boğazları ele geçirip, ‘sıcak denizlere’ inmeyi amaçladığı bilinmektedir. Ne yazık ki bu emperyalist hedef, bizlerin hatalı dış politikalarımız sonucu, Suriye’nin parçalanma/bölünme aşamalarında, Akdeniz’deki Suriye limanlarının, Rusya’nın (askeri üs) eğemenliğine geçmesi sayesinde başarılmıştır. Bu tehlikenin halen farkında değiliz. BOP Eşbaşkanlığımız sevdası ile kanlı ‘Arap Bahaharı’ oluşumunda ‘Esad/Esed’ ikileminde, Ortadoğu’daki emperyalist oluşum ve bölünme aşamasında, Rusya sessizce Akdeniz’de sıcak denizlere inme özlemine kavuşmuştur.
Turgut Özakman, Diriliş Çanakkale 1915 romanında, Ruslar’ın, Boğazlar ile ilgili nihai amaçlarını şu şekilde açıklamaktadır.
Rus Çarı II. Nicola savaşın başlaması dolayısıyla bir bildiri yayımlayarak Çarlık Rusyası’nın değişmez amacını ilan etti:
”Bu savaşın ecdadımız tarafından bize vasiyet edilen tarihi emellerin gerçekleşmesine imkân vereceğine inanıyorum.”
Başbakan Trepov, Rus Meclisinde yaptığı konuşma ile bu bildiriye açıklık getirecektir:
”İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile İstanbul şehri, Rus milletinin yüzyıllar görmüş samimi amaçlarıdır. Bütün tarihi boyunca beslemiş olduğu bu emeller şimdi gerçekleşmek üzere. İngiltere ve Fransa ile yaptığımız anlaşma ile Boğazlar ve İstanbul üzerindeki hakkımız tanınmıştır. Rus milleti ne için kanını döktüğünü bilsin!”
Rusya’nın sahip olmak istediği yerler şuralardı:
“İstanbul şehri, Boğaziçi’nin, Marmara’nın ve Çanakkale’nin batı yakası (Gelibolu ve Trakya), İstanbul Boğazı’ndan Sakarya ırmağına kadar Asya yakası (İzmit), Marmara adaları, Bozcaada ve Gökçeada” (3)
Osmanlı Devletinin bu emperyalist güçlerle baş etmesi çok zordu.
Çanakkale Savaşlarında İngiltere Donanma Bakanı Winston Churchill’in söylemleri dikkat çekicidir.
”Zafer kokusu alınmıştı. Churchill, grip olmasına karşın sevinç içindeydi. Başbakanın kızı Violet Asquith’e şu itirafta bulunuyordu; ‘‘Bu kadar mutlu olduğum için lanete uğrayabilirim. Bu savaşın her an binlerce kişinin yaşamına mal olduğunu biliyorum, ama yine de -elimde değil- yaşadığım her andan zevk alıyorum.” (2)
ABD’li tarihçi David Fromkin;
”Çıkartmanın kuzey ucunda olan Arıburnu, oraya çıkan Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler için de tam bir sürpriz olmuştu. Donanma onları yanlış kumsala çıkartmıştı. Dik yamaçları tırmanınca karşılaştıkları Türk askerleri kaçtılarsa da, komutanları Mustafa Kemal, askerleri yeniden toplayabildi. Savaş bütün gün sürdü.” (2)
Osmanlı ve Alman orduları ile İngiltere ve Fransa ile arasında geçen bu savaşta İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’nı geçemediği için İstanbul’u işgal edememişlerdir.
Turgut Özakman, Diriliş Çanakkale 1915 romanında, Ruslar’ın Boğazlar ile ilgili nihai düşüncelerini şu şekilde açıklamaktadır:
General Hamilton bu savaşla ilgili raporuna şu cümleyle başlamıştı: “Hedefime varamadım. Taarruz başarısızlıkla sonuçlanmıştır.”
Lord Kitchener sonucu yumuşatarak ilgililere bildirdi. Kayıplar konuşulmuyordu.
Çanakkale’de işler iyi gitmemişti. Önce Donanma yenilmişti. Şimdi de kara ordusu bocalıyordu. Bu son olumsuz sonuç Londra’da durumu az çok bilen politik ve askeri çevreleri çok rahatsız etti. Amiral Fisher, öfke ve acıyla bağırdı:
”Kahrolsun bu Çanakkale. Hepimizin mezarı olacak.” (3) Sayfa
Çanakkale Savaşları kazanılmamış olsaydı yani, ”Geçilemeyen Çanakkale, Geçilen Çanakkale” olsaydı, bizler bugün ne Lozan’ı, ne Montrö’yü, ne de varlığımız olan Türkiye Cumhuriyeti’ni konuşur halde olabilirdik.
Çanakkale Savaşları’nın 107. yılında bizler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında en önemli payı olan bu savaşı birlikte anmak ve bilgi sahibi olmamız çok önemlidir. Bir ulus ve vatan yaratan bu özel günde, 18 Mart Şehitlerimizi sevgi ve rahmetle anıyoruz.
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…
***
Kaynaklar:
1) Dr. Cihangir Dumanlı – Bütün Dünya Dergisi / Mart 2022 – Atatürk Olmasaydı Çanakkale Geçilirdi
2) David Fromkın – Barışa Son Veren Barış – Ekonomik Yayınlar San. Ve Tic. A.ş.
3) Turgut Özakman – Diriliş Çanakkale 1915 – Bilgi Yayınevi
Kalemine sağlık. Unutanlara veya bilmeyenlere ders olsun
Veysel Abim teşekkürler…
Elinize, gönlünüze sağlık. Selamlar saygılar…
İdris’cigim, çok teşekkürler…
Eline sağlık Tansel Saylı.
Büyük liderimiz ve arkadaşlarının dehası boğazlarımızda tescillenmiştir. Trakya bölgesinden bir avuç toprak almak o kadar önemliydi ki; böylelikle boğazların her iki yakası da bize ait olacak ve biz yalnız başına boğazları kontrol edecektik. Cebelitarık’ta bu böyle değil. Bir tarafı Fas, diğer tarafı İspanya. Dersin ki o zaman bu boğazın sahibi bu iki ülkedir. Hayır! İkisi de sahibi değil! Kim biliyor musun? İngiltere! Gelip buradaki boğaz toprağını işgal etmiş. O kontrol ediyor. Atatürk’ün dehasına her seferinde hayret ve gıptayla bakıyorum. Sınsuza dek kalbimizde. ♥️
Gülname Arkadsdim, çok haklısın, teşekkürler…
Yüreğine kalemine sağlık sevgili yazarım.
Tarihe tanık olduğumuz bu dönemde, büyük önderimize selam olsun …
Raji Kardeşim, çok teşekkürler …
Levent’çigim teşekkürler…