Hadislerle İslâm Cilt 5 Sayfa 193 Ebû Hüreyre şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) mahkemede görüşülecek bir konu/dava için rüşvet verene de alana da lânet etmiştir.” Abdullah b. Amr”ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah”ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.”
Ebû Ümâme’den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir kardeşi için aracı olur, kardeşi bunun karşılığında kendisine bir hediye sunar, o da bunu kabul ederse, faiz kapılarından büyük bir kapıyı aralamış olur.”
(D3541 Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 82; HM22606 İbn Hanbel, V, 261)
Rüşvet, resmî işlerde kayırma ve öne alma karşılığında bir ücret/bedel alma ya da verme. Etkilemek amacıyla değerli herhangi bir şeyin teklif edilmesi, verilmesi, alınması veya talep edilmesidir. Rüşvet, alıcının davranışını etkilemek amacıyla yapılan yasa dışı veya etik olmayan bir suç faaliyetidir.
İslâm hukukunda her kim haksız olarak bir mal alır veya menfaat temin ederse, o kimsenin görevine ve konumuna bakılmaksızın mürteşî (rüşvet alan) olarak isimlendirilir. Rüşvet veren kişiye ise râşî denilmektedir. Rüşvet söz konusu olduğunda alan ve veren yanında bir de aracı konumunda olan râiş denilen kişiler vardı.
Son zamanlarda yine ortalıkta bir kaset furyası devam etmekte. Söz konusu kasetlerin içeriği genel olarak bir takım etkili ve yetkili şahısların kirli işler yapanlardan yasadışı işlerini örtbas etmek, illegal işlerini halletmek için komisyon adı altında alışveriş yaptıkları ayyuka çıktı.
Yukarıda hadislerde ve islam hukukunda bu işin komisyon değil düpedüz rüşvet olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Fuzuli şöyle diyor.
“selâm verdim, rüşvet degüldür deyü almadılar; hükm gösterdim fâidesüzdür deyü mültefit olmadılar.”
Karacaoğlan der ki:
“Cehennem yerinde hiç ateş yoktur.
Herkes ateşini burdan götürür.”
Sonuç itibarıyla şunu demek lazım gelir ,
Cehennem sebepsiz ve gereksiz yaratılmamıştır. İlâhi adaletten kaçış yok. Her kim bu işe bulaşmış ise yol yakınken dönmeli ve tövbe edip aldıklarını iade etmeli. Bu parayla cami yaptırayım yok hac umre yapayım da kurtulayım gibi bir kolaycılık olamaz.
İstiklal Şairimiz merhum M. Akif ERSOY’un bir dörtlüğü ile sözü bitirelim.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan’ın,
Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.”