Albert Einstein’ın buluşları modern bilimin gelişmesinde oldukça katkı sağlamıştır. Evrenin nasıl var olabildiği, teorileri, ışık, enerji vb. yaptığı bütün araştırmaları günümüz bilimine yön vermektedir. Buna karşılık özel hayatı, çocukları ile olan ilişkileri yüzünden gizemli oluşu araştırma konusu olmuştur.
Einstein’nın ilk eşi Mileva Maric’ten 1 kız ve 2 erkek olmak üzere 3 evladı bulunmaktaydı. Şizofreni tedavisi gören küçük oğlu Eduard, İsviçre’de bir bakım evinde hayatını geçirdi ve 1965’te hastanede öldü. Mileva ise felç oldu ve 1948’de öldü. Büyük oğlu Albert, mühendislik okuduktan sonra ABD’de profesörlük yaptı.
Şizofreniye yakalanmış olan Eduard, özellikle babası Albert Einstein tarafından unutulmuş ve yahut bilinçli olarak unutturulmuş gibidir. Şizofreni teşhisi konduktan sonra durumu daha da ağırlaşmış; karamsar, öfkeli biri haline gelmişti.
Einstein olmak, Einstein’ın oğlu olmak, şizofreniye yakalanmak, unutulmak, yok sayılmak… Bir tarafta taşıdığı soyadının ağırlığı altında; babasına duyduğu öfke ile 20’li yaşlarda yakalandığı şizofreniyle sanatoryumda ölümüne kadar mücadele eden ve sadece annesi Mileva Maric’in desteğiyle hayatta kalan; babası tarafından kesin bir yalnızlığa, hiçliğe terk edilen Eduard Einstein.
Einstein’ın ilk çocuğu olarak bir kız bebek gelir bu dünyaya… Bebeğe “Lieserl” adı verildi. Baba olduğunu bir mektupla öğrenen Albert Einstein’ın, Lieserl’i hiçbir zaman görmediği bilinir, hatta kızıl hastalığından öldüğü ya da zengin bir aile tarafından evlat edinildiği bile tartışılmaktadır.
Lieserl’in doğumu o kadar gizli tutulmuştu ki, Einstein hayatı boyunca onun nasıl ve nerede yaşadığını hiç bir zaman öğrenememiş, öğrenmek için de en küçük bir çaba sarf etmemişti. Lieserl’in doğum kayıtlarına dahi rastlanılmamıştır.
1980’lerin sonunda Lieserl, Einstein’ın yazdığı 1400 mektubu Yahudi Üniversitesi’ne bağışladı. Tek bir şartı vardır; babasının ölümünün üzerinden 20 yıl geçene kadar içerikleri yayınlanmayacaktır.
Lieserl; “İnsanın aşması gereken en büyük duvarın kendi hücrelerinden ördüğü bir sevgi duvarı olduğunu bir kez daha düşündüm. Bu dünya kızına hala bir kez bile ”SENİ SEVİYORUM’’ dememiş, diyememiş babalarla dolu. Biliyorum, çünkü ben de o kız çocuklarından sadece birisiyim.”
Sevgi üstüne yazılmış bu mektuptan bazı kesitler;
Bilim insanları, evren için birleşik bir kuram ararken, görülemeyen en kuvvetli evrensel gücü unuttular.
SEVGİ; Işıktır, onu alıp verenleri aydınlatan.
SEVGİ; yer çekimidir, çünkü insanların birbirine çekim hissetmelerini sağlar.
SEVGİ; kuvvettir, çünkü bizdeki en iyiyi çoğaltır ve insanlığın kör bencilliklerinde tükenmemesine izin verir.
SEVGİ; için yaşarız ve ölürüz.
SEVGİ; yaratıcıdır ve yaratıcı da sevgidir.
Einstein’ın ailesiyle ilgilenmek yerine bilimsel çalışmalara yoğunlaşması, aile içinde depremlere neden olmuştur ama sevgi konusunda hiç de başarılı olamamıştır. Geç de olsa bu eksikliğinin farkına varmışsa da iş işten geçmiştir. Einstein, en sonunda yaşamın döngüsünü sevginin kurtaracağına inanmıştır. Eğer E = mc2 yerine, dünyayı iyileştiren enerjinin ışık hızının karesi ile çarpılan sevgi vasıtasıyla elde edilebildiğini kabul edersek, sevginin var olan en güçlü kuvvet olduğu sonucuna ulaşırız, çünkü ‘sevginin sınırları yoktur’ düşüncesine ulaşmıştır.
Nerede sevgi varsa orada muhabbet vardır, dostluk ve kardeşlik vardır. Sevgi her şeyden önce fedakârlıktır, hep birlikte bu fedakârlığa katlanıp sevgi ile birlikte yaşayabiliriz.
Günümüzde, toplumumuzun sevgi ve hoşgörüye ne kadar muhtaç olduğu yaşanan toplumsal olayların (aile içi şiddet, kadın cinayetleri, trafikte yaşadığımız olumsuzluklar, hayvanlara uygulanan vahşet vb.) sonuçlarından bellidir. Sevgi dolu bir toplumda yaşamak demek bu tür olumsuz toplumsal olayların oranında da azalma olduğu sonucunu doğurmaktadır. Bireysel ve toplumsal birlikteliğimizin birleştirici unsuru sevgidir. Hiç bir siyasi, dini, etnik unsur gözetmeksizin sevgi yumağında birleşildiğinde, inanın, bunun faydalarını tüm toplumsal katmanlar görecektir.
Spinoza’nın, ‘’Sevginin ölçüsü, ölçüsüz sevmektir’’ sözünde olduğu gibi evrenimizin yaşam felsefesi, sevgi olmalıdır.
Çok doğru yazmışsınız Tansel bey keşke olabilse.
Fevzi Kardeşim. …teşekkürler.
Yüreğinize sağlık Tansel bey.
Sevgiler
Zafer Kardeşim. … teşekkürler. ..
Çok güzel bir yazı, yüreğine sağlık.
O tür babalara, sevgisini göstermeyi bilemeyenlere, kıyısından köşesinden kendimi de katıyorum.
Değişmez kural, dünyayı güzellik kurtaracak, sevmekle başlayacak her şey …
Raji Kadresim. .. teşekkürler. ..
Harika bir yazı!
Elinize sağlık. Selamlar…
İdris Kardeşim. .. teşekkürler … sevgi dolu kalalım. ..
Kalemine sağlık Tansel bey. Sevgi var oldukça bu dünya yaşayacaktır.
Fikret Abim. .. teşekkürler. ..
Yaşamanın anlamı….sevgi…. Teşekkürler Tansel bey…Çok ihtiyacımız var…
Çok çok teşekkürler. .. sevgi ile kalalım. ..
Sevgili Tansel bey,kalemine sağlık,bu günlerde en fazla ihtiyaç duyulan şey sevgi.inşallah her şeye ilac olur.
Nevzat Kardeşim. .. teşekkürler .. sevgi ile kalalım. ..
Çok güzel Tansel bey .Gönlünüze ve kaleminize sağlık. Dünyanın en güzel duygusu SEVGİ dir?
Karşımızdakine gözümüzdeki ışıkla sevgimizi göstermeliyiz.Görüşlerimize saygı duyarsak birbirimizde okadar seveceğimize inanıyorum.Çok güzel bir yazı ve mesaj için teşekkürler.
Çok çok teşekkürler. .
Yünel Hanım. .. çok teşekkurler… sevgi dolu kalınız. ..
Kaleminize, emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Tebrikler