Şeker hastalığı, kanser ve kalp damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa bu kadar sık rastlanması ile toplumda şişmanlığın yaygınlaşması arasında bağlantı olduğuna hiç kuşku yok. Peki şişmanlıkta ölçü nedir? Bu konuya biraz daha yakından bakalım isterseniz.
Öncelikle belirtmek isterim ki, sağlıklı kilo anlayışı sadece tıbbi bir değerlendirmenin konusu değildir. Örneğin kimi toplumlarda kilolu olmak sağlıklı olmak gibi algılanır. Ayrıca birçok kişi kendi kilosunun az ya da çok olduğuna başkalarının kilosuna bakarak karar verir.
Tıbbi değerlendirmeler için kullanılan kriterlerden en bilineni vücut kitle indeksidir. Bu formülü günümüzden yaklaşık iki yüz yıl evvel Belçikalı bir matematikçi ortaya atmıştır. Kişinin metre cinsinden boyu, kilogram cinsinden kilosu hesaba katılarak şöyle bir hesap yapılır:
Vücut kitle indeksi ( VKİ ) = Kilo/Boy x boy
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre VKİ şu şekilde sınıflandırılır:
Vücut kitle indeksi ile yapılan sınıflandırma kişinin kilolu olup olmadığını ortaya koyar ama o kişinin sağlıklı olup olmadığı hakkında tam bir fikir veremez. Örneğin aynı boy ve kilodaki iki kişiden biri disk atmada olimpiyat şampiyonu bir sporcu, diğeri okey taşı atmaktan başka fiziksel aktivitesi olmayan bir kişi olsa, bu kişilerin sağlık bakımından aynı şansa sahip olduklarını söyleyemeyiz. Çünkü bu iki kişiden birinde kas oranı, diğerinde yağ oranı yüksektir.
Bir örnek daha vermek istiyorum; Kemik yoğunluğundaki azalma (osteoporoz) nedeniyle vücut ağırlığı azalmış olan bir kişi düşük vücut kitle indeksine rağmen sağlıklı olmayabilir.
2012’de yapılan bir araştırmada VKİ normal çıkan kişilerin yüzde 29’unun aslında obez kategorisine girecek kadar yağa sahip oldukları ortaya konmuştur. Bu sebeple VKİ hesaplaması aslında zayıf görünen ama yağ oranı fazla olan kişiler hakkında doğru bilgi veremez. Kasları gelişmiş olan kişilerde ise buna bağlı olarak vücut ağırlığı da arttığı için vücut kitle indeksi yüksek bulunabilir.
Bel çevresinde toplanan yağın kalp damar hastalıkları bakımından risk oluşturduğunu daha önceki bir çok yazımda anlatmıştım.
Bel çevresi için riskli üst sınır kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm’dir. İdeal olan ise, kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm’yi geçmemesidir. Belin en dar yeri, kalçanın en geniş yeri ölçülmelidir.
Dünya Sağlık Örgütü‘ne göre bel genişliğinin kalça genişliğine oranı kadınlar için en fazla 0,85, erkekler için 1 olmalıdır. İdeal olan ise bu rakamların kadınlarda 0,8 in, erkeklerde 0,9’un altında olmasıdır. Oran arttıkça kalp damar hastalığı riski de artar. Bel kalçadan genişse risk oldukça yüksektir.
Son yıllarda sık kullanılan bir diğer kriter ise vücudun yağ ve kas oranıdır. Vücutta hiç yağ olmaması diye bir durum söz konusu değildir. Aktif ve sağlıklı kalabilmemiz için vücudumuzun belli oranlarda yağa ihtiyacı vardır. Yağlar eklemlerimizin desteklenmesi, organlarımızın korunması, vücut ısımızın kontrolü, enerji depolama gibi görevler üstlenir. Normal aralığın ne olması gerektiği kişinin cinsiyetine, yaşına ve yaşam biçimine çok büyük farklılıklar gösterir. Bu ölçümlerin yapılabilmesi için bazı cihazlar geliştirilmiştir.
Özet olarak belirtmek isterim ki şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığa neden olabilen şişmanlığın tanımını doğru yapmakta yarar vardır.
Sağlıklı ve mutlu kalmanız dileğiyle…