Dikensiz gül bahçesi mümkün mü?
Acaba diyorum öyle bir dünya var mı?
Yazıya böyle bir soruyla başlamaktaki amacım okuyucularımın dikkatini çekmek ve düşünmeye sevketmektir.
Yeryüzünde her şey zıddıyla kaimdir denir.
Güzel-çirkin, iyi-kötü, doğru – yanlış, siyah beyaz gibi. Çünkü bu ilahi kudretin koyduğu bir nizamdır.
Tarihte tek tip insan, saf ırk elde etme gibi çılgınlık yapanlar olmuştur. Ancak bu denemelerin hepsi hüsranla sonuçlanmıştır.
Aşağıda mealini vereceğim iki ayet üzerinde düşünülmesi gerekir.
Rum süresi 22.ayet meali
Diyanet Vakfı Meali
O’nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır.
İnsanların bir erkek ve bir kadından yaratılmakla beraber farklı özelliklere sahip topluluklara ayrılmış olmaları konusunda Hucurât Sûresi 13. âyet.
Mısır ve hicazı fethedip halifeliği osmanlıya kazandıran Yavuz Sultan Selim Han halkın dilinin Arapça’ya çevrilme talebine zamanın Şeyhül İslâmı Zenbili Ali efendi yukardaki ayetleri delil göstererek karşı çıkmış ve sonuç almıştır.
Yüce Yaratıcı kainatı ve dünyayı o kadar mükemmel yaratmış ki hayran olmamak mümkün değil. Baharda açan rengarenk çiçekler, böcekler, her biri farklı nağmelerle öten kuşlar cenneti hatırlatır.
Halbuki her şey tek renk, tek tür olsaydı dünya ne sıkıcı olurdu değil mi? Aynı şekilde sonbaharda ormanlarda sarının kaç tonu olduğunu görürüz değil mi?
Ya kışın lapa lapa yağan sayısız kar tanesinin hiç birinin diğerine çarpmadan ve her birinin bambaşka kristal şekilde oluşu ne ilginç değil mi?
Yer yüzünün farklı coğrafyalarında insanların renkleri, dilleri,dinleri ve tipleri farklıdır. Kimi siyah ,kimi sarı,kimi beyaz ama hepsi ayrı güzellikte yaratıcının “ahseni takvim ” Lafzının tezahürleridir. Allahü zül Celâl’in özenerek yarattığını beğenmemek ne haddimize.
Bir gün Ebazer El Ğıfari azadlı köle ve zenci olan Bilal-i Habaşi’ye bir nedenden ötürü kızarak
“Seni kara kadının çocuğu ” diye çıkışmıştı.
Durumdan haberdar olan âlemlere rahmet Sevgili Peygamberimiz (sav), Ebazer’i çağırarak
“Ebazer sende hâlâ cahiliye huylarının izlerini görüyorum” diye uyarmıştı.
Ebazer hatasını anlamış ve Bilal’in kapısının eşiğine başını koyarak üzerine basarak geçilmesini istemiş. Bilal bunu kabul etmemiş. Ebazer hakkını helal etmeden başımı kaldırmam diye ısrar etmiş. Sonunda Bilal’den özür dileyecek helallik almıştır. Şu asalet ve zerafete bakarmısınız.
Efendimiz o cahiliye döneminin ne kadar çirkin geleneği varsa kaldırmış ve o insanları hamur gibi yoğurarak medeni müslümanlar haline getirmiştir.
Salât-ü selam sevgili peygamberimize âline, ashâbına ve ümmetinin üzerine olsun.
Son söz biz insanların ilâhi kuralları zorlamadan ona tâbi olması ne güzel diyorum.