Yazıya bir hikayeyle başlamak istiyorum. Geçmiş zamanların birinde müebbet mahkûmlardan biri eline geçirdiği bir eye ile pencerenin demirlerini kesmeye çalışıyormuş.
Durumu gören gardiyanlardan biri mahkuma ne yaptığını sormuş. Mahkum da keman çalıyorum demiş. Gardiyan hani keman’dan ses çıkmıyor diye karşılık vermiş. Mahkum sinsice gardiyanın aptıllığını farkedip şöyle demiş. Bu çok entrasan bir kemandır sesi yarın çıkacak.
Bizde mavi vatandan çektiğimiz sondaj gemilerini, Ege’de burnumuzun dibinde bizsiz yapılan tatbikatları, Kıbrıs’ta peş peşe Rum kesimini tanıyan Türk cumhuriyetlerini, Suriye’de yüzde onbeş nüfusa sahip ama bir tane Türkmen bakan olmayışını ibretle ve merakla takip ediyoruz.Güya Suriye’de herşey kontrolümüz altında ama İsrail hergün bombalıyor. Dostum Trump’un ricasıyla yurtlarından edilecek bir milyon Filistinliyi söylememe gerek var mı? Sabah ezanlarında binlerce insanı toplayıp Filistin’e destek mesajları bunun için mi?
Atalarımız “Taş yerinde ağırdır. ” derler.
Her cuma hutbeden sonra Gazze için yaptığımız duaların yanına lütfen doğu Türkistanı da eklerdi diyanetimiz. Ne olduysa onları da gözden çıkardık galiba. Çin ile ticari ilişkiler bozulmasın diye cömertçe fedakarlık yapıldı anlaşılan.
Öbür yandan yunanistan cüretkar biçimde kıyılarımıza kadar geliyor Lozan’la silahsız kalan adacıkları babalarının malı gibi silahlandırabiliyorlar.
Biz iha siha top tank uçak ve füzelerimizle övünürken atı alan üsküdarı geçiyor! emrivaki yapıyor. Doksanlarda ki Kardak kayalıkları için nerdeyse savaşın eşiğine gelmiştik. Zamanın Kadın başbakanı çok cesur ve kararlı bir duruş sergilemişti. Bizlerin de milli duyguları okşanmıştı. Yunan laftan değil Sopa’dan anlar.
Dış politikada dostluklar değil her zaman ülke menfaatleri ön plandadır. Duygusal ilişkiye yer yoktur.
Gönül coğrafyası derken sadece Güneyimiz mi kastediliyor? Filistinliler kadar zulüm ve esaret altındaki Uygurlar için diplomatik anlamda daha etkin çaba ortaya konamaz mı? Çözüm ülkemize sığınan Uygurları Çin’e iade ederek değil.
Madem devlet aklı diyorlar. Nerdeyse devlet aklı devreye girsin. Sadece çözüm süreci için mi tahsis edildi bu devlet aklı?
Biz devletimizin hem mazlum Filistin hem Kerkük hem uygur hem de kırımlı soydaş ve dindaşlarımızın dertlerine derman olmasını ümit ve temenni ediyoruz.
Sözümü merhum şair Abdurrahim Karakoç’un bir dörtlüğü ile bitirmek istiyorum.
Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,
Bana zindan olur Maraş, Elbistan
İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan
Susarsam, hakkını helâl etmesin.