‘Tükenmişlik Sendromu’ ve Geleceğimiz…

A+
A-

Sendrom kelimesi; özel bir bozukluğu gösteren ve bir arada görülen, tanıyı kolaylaştıran belirtilerin ve bulguların tümüdür diye açıklanır. ‘’Pazartesi sendromu’’, ‘’kibir sendromu’’, ‘’huzursuz bacaklar sendromu’’, ‘’Stockholm sendromu’’, ‘’cahil cesareti sendromu’’ vb. bir çok sendrom mevcuttur. Bu sendromların bazılarını daha önce de duymuşuzdur.

Herbert J. Freudenberger (1926-1999) Almanya doğumlu, Amerikalı bir psikologdur. Freudenberger’in en önemli özelliği ‘’tükenmişlik sendromu’nu’’ ele alması ve incelemesidir.

Tükenmişlik sendromuna mı kapıldık? Türk toplumu tükenmişlik sendromunu mu yaşıyor?  Bu soruların yanıtı;  toplumun uygarlık, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı karşısında eşitlik, bilimsel eğitim vb. alanlarda sürekli popülizm saplantısıyla geri kalınmış ve umutların kaybedilmiş olunmasında saklıdır.

Tükenmişlik sendromu, bireysel bir sorun olarak algılanmasına rağmen hem bireysel, hem toplumsal, hem de sistemsel bir sorundur. Bu yüzden de hem yaşayan kişiye, hem onun çalıştığı yerin iş akışına, hem de tüm toplumsal dinamiklere zarar verir. Sistemsel olarak en büyük sorun kişinin verimli iş gücünü kaybetmesi ve dışlanmasıdır. Gerekli ve yeterli önlemlerin alınmaması sonucu telafi edilemeyecek sonuçlar yaratabilir.

‘’Kibir Sendromu’’ ve ‘’Cahil Cesareti Sendromu’’ konusunu araştırırken, bunlar kadar önemli bir başka konunun da ‘’tükenmişlik sendromu‘’ olduğunu gözlemledim.

Bu konuda Mahfi Eğilmez’in 18 Mart 2019 tarihli yazısını okuduğumda bakış açım değişti ve bu konuyu yazmaya karar verdim. İlgili yazının sonunda, ‘’Osmanlı İmparatorluğu’nu toplumu saran bu tükenmişlik sendromu bitirmişti.’’ cümlesi, bu sorunun ne kadar önemli ve acil çözülmesi gerekli olduğunun örneğidir. Nasıl oluyor da,  ‘’tükenmişlik sendromu‘’ insanı, iş hayatını, özel hayatı olumsuz etkilediğinde toplumsal hayatı dolayısıyla da devlet yapısını olumsuz etkileye biliyor?

Mahfi Bey’in bahsettiği gibi, ülkemizde tükenmişlik sendromu yaşanmaktadır ve toplumsal  geleceğimizi tehlikeli yerlere götürmektedir. Bir toplum, göz göre göre geleceğini kaybedebilir.

Stresli yaşamın da etkisiyle günümüz toplumunda sıkça görülen tükenmişlik sendromu, önemsenmesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken psikolojik bir sorundur. Genellikle yoğun ve stresli bir iş yaşantısı içerisinde bulunan kişilerde görülen tükenmişlik sendromu’nda başarısızlık hissi, enerji düşüklüğü, bireyin kendini yorgun ve bitkin hissetmesi, öfkelenme, kararsızlık, huzursuzluk, yabancılaşma, umutsuzluk vb. problemler baş gösterir. Bazı kişilerin istemeden işini kaybetmesi ve sosyal çevrelerinden uzaklaşması gibi sonuçlara da yol açar. Bu nedenle bu psikolojik sorun fark edildiği andan itibaren mutlaka tedavi sürecine başlanmalıdır.

Tükenmişlik sendromu, kısacası bireyin güç ve enerji kaybı, halsizlik, aşırı zorlanması sebebiyle yorulması, iç kaynaklardaki isteksizlik ve tükenme durumudur. Bireyler ile birlikte toplum katmanlarında geçerli olduğundan olay sosyolojik ve toplumsal bir sorun halini alabilmektedir.

  1. Freudenberger tarafından 1974 yılında tanımlanan tükenmişlik sendromu, sağlık çalışanlarında, öğretmenlerde, polis ve askerlerde, bankacılarda, sosyal hizmet çalışanlarında, çeşitli sektörlerin müşteri hizmetlerinde ve yönetici pozisyonlarında çalışanlarda daha sık rastlanmaktadır.

Tükenmişlik yaşayan insanlar, kendilerini değersiz bularak depresif  bozukluğu yaşamakta, fiziksel-duygusal anlamda yorulmuş hissetmekte, işlerini erteleme, iletişimden kaçınma vb. belirtiler göstermektedir. Ayrıca ev ortamlarında huzursuzluğu, yalnızlığı, uyuşturucu, sigara ve içki kullanımını da artırmaktadır.

Büyükşehirlerde yaşam şartları, ekonomik dengeler, yoğun iş temposu ve teknoloji kullanımı sonucunda yalnızlaşmanın artması, daha çok kariyer yapma zorunluluğu, insanoğlunun doğadan ve kendi doğasından uzaklaşması gibi nedenler tükenmişlik sendromunu olumsuz yönde etkilemektedir.

Bir ülkedeki ekonomik verilerin gittikçe kötüleşmesi; gelir dağılımındaki dengesizlikler – adaletsizlikler, enflasyonist baskılar, yüksek kur ve faiz politikaları, yüksek işsizlik verileri  toplumsal dengeleri bozmaktadır ve bireyleri  ‘’tükenmişlik sendromu‘’ içine almaktadır.

Siyasetçiler, politikacılar ve yöneticiler;  kibirleri, ötekileştirme çabaları toplumun bir kısmının tüketim ve israf çılgınlığı toplumu, ‘’kontrolsüz bir güç’’ haline getirebilir.

Son yıllarda giderek şiddetini artıran Kadın cinayetleri, çocuk istismarları ve Suriyeliler’in vb. (mülteci) karıştığı çeşitli adli vakalar vb. olaylar toplumu germekte, huzursuz bir ortam yaratmakta ve ayrışmalara yol açmaktadır.

Toplum, tükenmişlik sendromu’ndan; adalet, insan hakları, hukukun üstünlüğü, bilimsel eğitim, fırsat eşitliği, adaletli gelir dağılımı ve bölüşümü, liyakat esaslı yükselme vb. demokrasi unsurlarının  birleşimiyle kurtulabilir diye düşünüyorum.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 9 Yorum
  1. Ahmet Çavuşoğlu dedi ki:

    Tespit çok doğrudur. ???

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      Ahmet Kardeşim… teşekkürler. ..

    2. Raji dedi ki:

      Toplum, tükenmişlik sendromu’ndan; adalet, insan hakları, hukukun üstünlüğü, bilimsel eğitim, fırsat eşitliği, adaletli gelir dağılımı ve bölüşümü, liyakat esaslı yükselme vb. demokrasi unsurlarının birleşimiyle kurtulabilir.
      Harika …

      1. Tansel Saylı dedi ki:

        RAJİ Kardeşim… çok teşekkürler…. Ankara’ya selam olsun…

  2. İdris SEVER dedi ki:

    Elinize sağlık.
    Selamlar.

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      İdris Kardeşim…çok teşekkürler..

  3. Barış dedi ki:

    Bizimkisi sendrom değil gerçeğin ta kendisi ve maalesef hiç düzelmeyecek

  4. Tansel Saylı dedi ki:

    Barış’ım… maalesef çok haklısın…

  5. sadin bukan dedi ki:

    Türkiyede aydın kalmamıştı sanmıştım meyer bu toplum nadiren olsa yetiştiriyormuş

Clicky