Üç günlük yol hikayesi(2)

Yayınlama: 22.07.2025
A+
A-

Yıl 1998 okula atandığımın üçüncü yılıydı. Lise müdürü olarak Türkiye finallerine katılmak üzere öğretmen, öğrenci ve velilerimden oluşan üç araba ile bir mayıs akşamında Çorum’a gelmiştim. Yarışmada öğrencim Türkiye şampiyonu olmuş biz de mutlu mesut dönmüştük. O zaman vasat bir anadolu şehriydi. Şimdi ise tarihi dokusunu korumakla beraber, parkları, bahçeleri ,yollları ve gelişen sanayisiyle modern bir kent gördüm. Ve yine bir şey dikkatimi çekti. Sürücülerin yayalara gösterdiği saygı takdire şayandır. Bir an kendimi Londra caddelerinde sandım. Şehrin yerel yöneticilerini tebrik ettim içimden.
Akşam saatlerinde öğretmenevi’nde ki odamıza yerleşip yol yorgunluğunu atmak üzere hemen duşumu aldım ve kıyafetlerimi değiştirdim. Çünkü bayağı uzun ve engebeli yollardan geçerek gelmiştik.

Eşimle beraber akşam yemeği için salona çıktık. Tüm misafirler yavaş yavaş salonu doldurdu. Gayet ferah ve temiz bir salon. Çalışanlar çok saygılı ,güler yüzlü ve dakikti.
Servis başlayana kadar uzak diyarlardan gelen arkadaşlarımızla kucaklaşıp hal hatır sorup hasret giderdik. Dile kolay kırkiki yıllık bir geçmiş var ortada. Aynı şekilde arkadaşlarımızın eşleri ve kadın sınıf arkadaşlarımız da hemcinsleriyle sarılıp kucaklaştılar. Hakikaten duygu dolu anlar yaşandı.
Yemekler yendi tatlılardan sonra meyve ve kuruyemiş faslı ile birlikte çay kahve muhabbeti başladı. Okul yıllarında yaşanan anılar tazelendi. Organizasyondan sorumlu arkadaşlar katılımcılardan istekli olanlara söz verdi. Herkes kendince kayda değer bir hatırasını paylaştı. Bendeniz de zamanla yarışarak 40 km öteden final sınavına yetişmemin hikayesini anlattım.
Anadolu’nun ücra köşelerinden gelip aşkla ve azimle mücadele ederek bu günlere gelmenin pek kolay olmadığını deyim yerindeyse dişimiz ve tırnağımızla mücadele ederek başardığımızı vurguladım.
Yemeğe bizden önce mezun olup m. Vekilliği yapmış bir arkadaş ve il milli eğitim müdürü de teşrif etmişti. Onlar da davet ten duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
Toplantıya mazeretleri nedeniyle gelemeyen arkadaşları andık. Ayrıca teröre şehit verdiğimiz ya da eceliyle aramızdan ayrılan arkadaş ve hocalarımızı da rahmetle yâd ettik.
Toplantımızın devam ettiği sıralarda yağan yağmur taze bir serinlik getirdi. Suya hasret topraklar bir nebze olsun kurak geçen mevsimde rahmete kavuştu.
Resmi kısım bitince arkadaşlar birer ikişer balkona çıkarak sigara ve çay içip sohbeti koyulaştırdılar. Gece yarısı olduğunda herkes dinlenmek üzere odalarına çekildi.
Sabah kahvaltı salonunda tekrar bir araya geldik. Şen şakrak kahvaltımızı yaptık. O sırada yol arkadaşlarım ve organizasyonu üslenen arkadaşlara imzalı kitabımı hediye ettim. Bir adet de imzasız kitap vardı onu da Talim Terbiye kurulu üyesi ve eski genel müdür lerden M. Nezir Gül arkadaşımızın ricasını kırmayarak ona imzaladım. O da kendi eserlerinden birini bana hediye etti.
Saat dokuz gibi otobüslerle şehir gezisine çıktık. Önce miniatürk benzeri şehrin küçük maketlerinin bulunduğu alanı gezdik. Hattuşaş ve Alacahöyük gibi mekanlar dikkatimizi çekti.
Hıdırlık mevkiinde sahabe efendilerimizin türbelerini ziyaret edip dua okuduk.

Dünyanın merkezinde olduğumuz doğrudur.
Yeni inşa edildiği belli olan her haliyle iyi düşünülmüş her türlü sosyal aktivite ve dinlenmeye elverişli park sosyal tesislerinde biraz çay kahve molası verip şehrin tarihi kısmına geçtik.Selçuklu ve Osmanlı mimarisi karışımı yapılar ve tüm güzelliğiyle ulu cami çevresinde çay ocaklarında oturup namaz vaktine kadar dinlendik.
Çorum deyince akla ilk gelen leblebi olur. Doğal olarak herkes memleketlerine dönerken yanlarında hediye kabilinden leblebi ve kuru yemiş almaya başladı. Ancak bir arkadaşımıza tarihi denilen leblebici esnafı bayağı kaba ve saygısız davranmış. Böyle tatsız bir hadiseyi çorumlulara yakıştıramadık. Bizim esnaflık kültürümüzde her müşteri velinimettir. Misafir gibi karşılanır ve uğurlanır.
Öğle namazını ulu camide eda ettik. İmam ve müezzinimiz bizi Ayasofya’da yahut Bursa ulu camide veya Selimiye’de ki manevi hazzı yaşattılar. Görevini layıkıyla yapanları takdir etmek lazım.Eskilerin deyimiyle marifet iltifata tabidir. Namazdan sonra özenle restore edilmiş Veli paşa konağında öğle yemeklerimizi yedik. Yöresel lezzetleri tatma imkanı bulduk.
Yemekten sonra kaldığımız mekanlara dönerek Amasya da buluşmak üzere herkes araçlarıyla oraya hareket etti.

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.