Vatan için yaşamak mı ölmek mi?

Yayınlama: 30.08.2024
A+
A-

Siz olsanız ne derdiniz? Büyük bir kesimin ölürüz dediklerini dıyar gibiyim. Elbette gerektiğinde vatan, millet namus ve mukaddesat için gözümüzü kırpmadan ölmeyi şerefli bir görev biliriz.
Ancak bu konuya farklı bir projeksiyon tutmak istiyorum. Vatan için yaşamaya ne dersiniz? Yaşadığımız bu güzel ve mukaddes vatanı topraklarını ihya edip, mamur hale getirip cennete dönüştürmek çok mu zor?
Çocuklarınıza tarihi anlatırken Osmanlıdan başlamayın..
Teoman’dan, Mete Han’dan başlayın.
Bilge Kağan’ı anlatın, Atilla’yı Hülaguhan Cengizhanı Timuru öğretin.
Kız çocuklarına dünyanın ilk kadın hükümdarı olan Tomris Katun’u ve onun kurduğu sadece kadınlardan oluşan orduları anlatın..
Anlatın ki kendisini sarayda cariye olarak değil, devletin başına ulu kağan olarak hayal etsin..
Erkek çocuklarına Türklerde cinsiyet ayrımının olmadığını, Türk dilinde diğer dünya dillerinde olduğu gibi cinsiyet ifade eden kelimelerin bulunmadığını, Devletin Kağan ve Katun ile eşit yönetildiğini anlatın..
Öğretin efendim..
Bu milletin yeniden dirilmesi buna bağlıdır..
Evlatlarımıza milli şuur aşılayalım. Onları vatan ve millet sevgisi üzerine dosdoğru yetişmesini sağlayalım
Atatürk der ki;
“Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır..” Bunlar bilip gücümüz ve sözümüz geçerken uygulamaya karar verirsek cumalarımız daha bereketli daha güzel bayramlara çıkacak tır insan oğlunun Ana karnında göbekten beslendiğini unutup bu aleme gelip koşmaya başladığında Göbeğini teşhir etmesini değil binlerce yıllık Türk yolculuğu ve bu bu milletin hassasiyetlerini anlatın.
Vatanını en çok seven ,görevini en iyi yapandır,sözü cumhuriyetimizin kurucusu Gazi M.Kemal Atatürk’e aittir. Yüce Peygamberimiz Hz Muhammed s a v ise” elinde bir fidan bulunan kıyametin kopacağını bilse bile diksin. ” Hadisi ile yaşadığı dünyayı imar etmeyi işaret etmiştir. Ülkenin dört bir yanı orman yangınıyla boğuşurken bizim yangın uçaklarının Yunanistan’da ne işi var. Yangına müdahalede sanki kasıt ve ihmal ile daha fazla orman yanmasına seyirci kalındığı söylentileri dolaşıyor olması hakikaten sinir bozucu bir durum. Eğer 22 yıldır boş alanlara fidan edilseydi bu gün orman varlığımız artar her yer yemyeşil olurdu. Bunun yanında bölücü örgüt mensupları yahut sığınmacıların yangının faili oldukları ayrı bir facia. Çeşitli yerli ve yabancı maden firmalarının dağlarımızı hallaç pamuğu gibi atıp ormanlarımızı hatta zeytinliklerimizi talan etmesi aynı uluslararası şirketlerin kendi ülkelerindeki doğayı itinayla korumaları kasıtlı ve bilinçli bir yağma yapıldığı kanaatini doğuruyor.
Ben orman içi bir köyde büyüdüm. Eskiden orman kanunu ve ormancı dendi mi vatandaşın başında demoklesin kılıcı gibiydi.
Kazara orman’dan bir ağaç kesenin burnundan getirir yıllarca mahkemede süründürülürdü. Kanun iptal mi oldu ki orman yakanların cezalandırıldığını pek duyamıyoruz.

Tarım ve hayvancılık kazanç kapısı olmaktan çıkmış maliyetini karşılayamaz duruma getirilerek üretimden el etek çekilme konumuna düşmüştür. Geleceğin en stratejik silahı gıda güvenliğidir. Yabancı ülkelerden ithal edilen gıda ve tohumların ne kadarı insan sağlığı için yararlı veya zararlı olduğu kamuoyuyla paylaşılmamaktadır. Zaman zaman sebze ve meyve ihraç ürünlerimizin snırlardan zararlı madde tespit edildiği gerekçesiyle geri çevrildiğini basından takip ediyoruz. Acaba gümrüklerimizden kaç ithal gıdanın kontrolü yapılıp iade edilmiştir?
Bunu şunun için soruyorum. İthal gıdalardaki katkı maddeleri sebebiyle insanımızın sağlığı bozulup aynı firmaların ülkeleri bu defa ilaç satarak iki kere sırtımızdan para kazanmıştır?
Şeyh Edebali Osman Gaziye nasihatında “insanı yaşat ki devlet yaşasın. ” insan sağlığını korumak devletin anayasal görevidir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Clicky