700 yıl öncesinden Mevlana şöyle diyordu;
“Hergün bir yerden göçmek ne iyi,
Hergün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım.
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
***
Evet; toplum canlı ve dinamik bir varlıktır. Toplumsal değişim ve dönüşüm hızla devam etmektedir. Herakleitos haklı olarak, “bir nehirde iki defa üst üste yıkanamazsınız!” diyordu. Her değişim ve dönüşüm yeni bir algılama, okuma ve anlamlandırmayı da beraberinde getirmektedir. Bazen bu farklılaşma paradigma değişikliğine kadar gidebilmektedir. Bırakın kuşaklar arası kültürel farklılığı aynı kuşaktan bile hızla değişim yaşanmaktadır.
Toplumsal değişimi en somut ve objektif ölçen araçların başında anketler gelir. Z ve Y nesli dediğimiz 1980 ve 2000 yılları arasında dünyaya gelen gençlerde hassasiyetler, bizim kuşak hassasiyetleriyle örtüşemeyecek kadar farklılaşmıştır. Kendi dünyamızla, kutsallarımızla ve dogmalarımızla yaklaşık 24 milyon seçmene tekabül eden bu kitleyi anlamamız, onlarla iletişim kurmamız mümkün değildir. Siyasetçilerimiz, sosyologlarımız ve devleti yönetme noktasında olan kişilerin bu sosyolojik gerçekleri bilmeden toplumsal düzeni ve ahenkliliği sağlamaya çalışması, öngörülerde bulunarak toplumsal yapıyı inşa etmeleri mümkün değildir.
Küreselleşme furyasının milli ve manevi değerleri sarsması, milli devletleri yok etme çabası, salgının bu kargaşaya tuz-biber olması yeni bir toplumsal olgunun da ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Küreselleşme, kapalı toplum anlayışını da bir noktada yıkmıştır. Ülkeler hangi yönetim biçimiyle yönetilirse yönetilsin dünyadaki değişimin fark edilmesini engelleyememekte ve toplumu izole etmekte yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde iktidarın totaliter baskısı ve ulusal basını kontrol altına almasına karşın toplumda çare olarak sosyal medya adını verdiğimiz twitter, facebook , instagram ve youtube gibi alanlara kaydı. Bugün ulusal medya ile sosyal medyanın takip edilebilirlik oranı 1/1 noktasına ulaşmıştır.
Kontrol edilebilir bir anlayış ya da soğuk savaş döneminin korkularına dayalı dayatmaları yeni toplum kabul etmemekte ve en önemlisi inandırıcı bulmamaktadır.
Anketler, 1980 ve 2000 yılları gençliğinin temel hassasiyetlerinin DEMOKRASİ, ADALET ve LİYAKAT olduğunu tespit etmiştir. Bu evrensel değerleri esas almayan hiçbir kurum; ülke problemlerini çözemez, dertlerine deva olamaz. Z ve Y nesli üzerinde yapılan çözümlemelerde; gençlerin % 15’i namazını kılıyor, orucunu tutuyor. Yüzde 28 gibi büyük bir kitlenin ise herhangi bir inanca bağlı olmadığını göstermektedir. Yani deizme doğru muazzam bir kayış var.
Yeni bir toplum, yeni bir sosyoloji ile karşı karşıyayız. Bu toplum totalitarizme ve her türlü dini hamasete tamamen kapalı olup şeffaf, demokratik ve liyakati önemsemektedir. Ne dindar, ne de kindar neslin bu yeni toplum anlayışında yeri yoktur. Yeni toplum karizmatik, biatçı ve korku yayan liderlere mesafeli olup demokratik liderleri yeğlemektedir.
Mevlana’nın deyişiyle;
“Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
Yeni bir sözü olmayanın ve eski lakırdıları dile getirmekten başka meziyeti olmayanların yeni toplumda ne yeri var, ne de güvenilirliği vardır.