Yeşil Cami – Türbe Sevdalısı; Pierre Loti (I)

A+
A-

Pierre Loti (1850 – 1923 Fransa)  ‘’Can Çekişen Türkiye’’ kitabıyla Batı politikalarını yerden yere vurdu ve 1913 yılında devlet konuğu olarak Türkiye’ye geldi. 1. Dünya Savaşı sırasında Anadolu işgalinde emperyalist Avrupa’ya karşı Türkler’i savundu.

Kurtuluş Savaşı sırasında yanımızda olması ve Anadolu’daki direnişe destek vermesiyle bizlerin sevgi ve sempatisini kazanmış oldu.

(Not: Can Çekişen Türkiye kitabı; Balkan ve Trablusgarp savaşlarında Türklerin ve Müslümanların uğradığı zulüm ve katliamların belgesi sayılır.)

Fransa ordusuna katılan Pierre Loti, Çanakkale Savaşı’nda Türklere karşı savaşmıştır. Buna rağmen, Pierre Loti gerçek bir Türk dostudur. 1915 yılının Nisan ayında Richmond Times (ABD) gazetesi aynen şu başlığı yayımlamıştı; “Şu an Pierre Loti, hayran olduğu Türklere karşı savaşıyor.” Ne garip bir çelişkidir ki, Kurtuluş Savaşı’nda verdiği fikirsel destek ile Ermeni iddialarına karşılık Türkleri savunduğu da, herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Meclisimiz, 4 Ekim 1921’de Pierre Loti’ye şükranlarını sunan bir mektup yolladı. Ayrıca, Eyüp’te bir kahvehaneye de “Pierre Loti Kahvesi/Tepesi” adı verildi.

Pierre Loti; 1903-1905 yılları arasında İstanbul’daki Fransız Konsolosluğu’nun karakol gemisinde de komutanlık yapmıştır. Ülkemize 13 seneye yakın süre ile ziyaretlerde bulunmuş ve bu süre içerisinde de Çerkez esir bir kızla aşk yaşamıştır. Türkçe konuşması, bizler gibi giyinmesi ve yaşaması (tesbih çekmesi, nargile içmesi) özel bir durumdur.

1894 yılının Mayıs ayında Bursa’ya gelir ve vilâyet mektupçusu Süleyman Nazif’le tanışır. Bursa Yeşil Cami-Türbesi (Yıldırım Bayezıd´ın oğlu Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1421 yılında yaptırılmıştır.) ve Muradiye Külliyesi onu doğu İslam mistisizmine götürdüğünden, Bursa’ya ayrı bir duyguyla bağlanmıştır.

Bilindiği üzere Yeşil Cami-Türbe hayranlarından en önemlileri Osman Hamdi Bey, André Gide ve  Pierre Loti’dir.

1979 yılı sonlarında Ankara’dan, Bursa’ya  taşındığımızda evimizin Yeşil Türbe’nin hemen üstünde bir yerde olması ve de her gün bir çok kez önünden geçmiş olmam bende de buranın özel bir yer olduğu duygusunu yaratmıştır. Maalesef, 2019 yılı itibariyle de bu güzel şehrimizin en önemli sorunu, çarpık kentleşmenin imar afları vb. devlet eliyle yasal hale getirildiği çevre ve doğa katliamlarıdır.

Pierre Loti,  Bursa sevdasını şu şekilde dizelere dökmüştür; ‘’Bursa şehri, ovaların uzak deryasına iniyordu usul usul. Yeşil Cami’nin imamları, sabah karanlığında oturmuş, gündüz düşlerine başlıyorlardı. Kuşların cıvıltısı, akarsuların musikisi, bir de küçük çocukların uzaklardan duyulan neşeli sesleri.’’

‘’İmamların altında oturduğu şu ulu çınarlardan başka, kocaman koyu yeşil bir servi ağacı ve şadırvandan sular fışkıran, hafif kemerli beyaz bir türbe vardı. Yeşil Cami’yi görmeye can attığımız için, yolların kavşağında, ulu çınarlar altında bekleyen, Türklere özgü o küçük faytonlardan kiraladık.’’

Pierre Loti, İstanbul sevdalısı olarak yaşamış birisi ise de gönlünün bir kısmını Bursamız için  ayırmıştır. 1894 yılı itibariye Bursa’yı böyle güzel ve tarihi bir üslup ile anlatan başka bir yazar bulmak mümkün değildir. Şuna inanıyorum ki Pierre Loti, Bursamızın son  halini görse  idi bu satırlarını yazarken o muhteşem sözcükleri daha özenle seçerdi.

Pierre Loti’nin, Bursa ile ilgili anılarını okuduğumda gerçekten o yılların güzelliğini içimde hissettim ve de yaşadım.  Onunla birlikte o bölgeleri birlikte gezmiş gibi oldum, gezdim ama nasıl… O yeşilliklerin yerini asfaltın kapladığı, o küçük dükkanların yerine çok katlı korkunç binaların yerleştirildiği, ovadan, yeşil renk yerine kahverengi kiremitli evlerin, fabrika binalarının oturduğu ahenksiz iç karartıcı karamsar bir tablo…

‘’Bursa ise önümüzde, hala yol yol kar örtülü doruğuyla her şeye egemen olan Uludağ’ın yamacına tutunmuş duruyordu. Küme küme köylüler yolu tıkıyordu, meşhur Bursa kumaşlarına yüzyıllardır farkında olmadan iplik ören ipek böcekleri için yığınlarla dut dalı getiriyorlardı. Nihayet şehre varınca, sert kaldırım taşları üstünde gürültüyle ilerlemeye başladık.’’

‘’Gösterişsiz bir şekilde süslenmiş küçük dükkanlar vardı. Ağaçlar, her yerde ağaçlar, tap taze sürgünleriyle asırlık asma çardaklarının baştan başa kubbe gibi örttüğü sokaklar. Birçok cami vardı, hepsi de son derece ihtiyar olmasına rağmen hala hayranlık verici ölçüde yeşil, dev gövdeli, evladiyelik çınarların altında. Yukarıdaki karlardan inen sularıyla, iplik gibi incecik ya da tertemiz, gürül gürül akan ne çok çeşme vardı. Ve de her yerde ne çok kabir.‘’

Hele hele Pierre Loti’nin, Tophane sırtlarından yeşil ovaya baktığını düşündüğümde, karamsarlığım ve öfkem daha da artmakta. Şehri yönetmeye talip olanların, Pierre Loti’nin, ‘Yeşil Cami’yi anlatan muhteşem yazısını okumuş olsa idiler, şehrin göbeğine ‘ucube binaları yaptırmaktan kaçınırlar mıydı?’ diye düşünüyorum!

Haksız mıyım?

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 9 Yorum
  1. Yakup Kangırtay dedi ki:

    Emeğine saglık güzel yürekli arkadaşım.

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      Selam olsun. …teşekkürler. ..

  2. İdris SEVER dedi ki:

    Yüreğinize sağlık. Çok haklısınız!
    Selamlar…

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      İdris Kardeşim. … teşekkürler. ..

  3. Raji dedi ki:

    Yüreğine sağlık.
    Ucube bakış heryerde ne yazık ki, yabancılar daha çok hakkını veriyor bu toprakların.
    Canım ülkemin halleri …

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      RAJİ Kardeşim… teşekkürler. .. selamlar. ..

  4. Güner çınarlı dedi ki:

    Bursa hakında yazdıklarını şimdi görse herhalde utanırdı

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      RAJİ Kardeşim… teşekkürler. .. selamlar. ..

    2. Tansel Saylı dedi ki:

      Günercigim…. aynen… doğru söze ne denir..

Clicky