Sevgisiz On Numaralı Oda ve Bilinen Mektuplar…

Yayınlama: 18.11.2025
A+
A-

Yazabilmek, yazdığından da zevk alabilmek ve de bu zevki okurlarına yansıtabilmek.

Okuru bol olsun deriz ya, keşke gerçekleri ve düşüncelerini yazıya dökenlerin elbette okurlarının da bol olması dileğiyle.

***

Öznur AKGÜL’ ün ilk eseri olan ‘’Sevgisiz On Numaralı Oda’’ kitabını elime alıp okumaya başladığımda, merak içinde düşünmeye yol açan ve heyecanlandıran aşamaları ile sonunu merak etmeye başlamıştım.

Hani derler ya, bir solukta okudum söylemi evet bu kitap için de geçerliydi.

Uzun yıllardır da ne yazık ki roman ve öykü okumuyordum, daha doğrusu gençlik yıllarımda yasaklar sebebiyle okuyamıyordum ama bu kitabı okumak bana çok iyi geldi.

1970’li yılların sonu ve 1980’li yıllar maalesef kitaplar, filmler ve müzikte yasakların yoğun olarak yaşandığı zamanları bana anımsatır.

12 Eylül Askeri faşist darbesinde, pek çok solcu sanatçı tutuklandı, hapis yattı. Bazıları ise yaşamlarını yurt dışında geçirmek zorunda kaldı.

O yıllarda her şey gibi ne yazık ki kitap okumak da sakıncalıydı.

Öncelikle aklıma gelen yasaklı değerlerimizin bazıları; Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Can Yücel, Müjdat Gezen, Savaş Dinçel, Aziz Nesin, Cem Karaca, Selda Bağcan, Musa Eroğlu, Yılmaz Güney, Zülfü Livaneli, Arif Sağ vb.

***

Öznur AKGÜL’ ün edebi kişiliğinin kaleme dökülmüş hali ;

‘’Kitaplar yüreğe dokunur. Hayatın köprüsüdür, yön verir geleceğe. Elinden tutar insanın en iyi arkadaşı olur tutar elinden sessizce girer hayatımıza. Alır götür seni başka diyarlara, dokunur yüreklere bilinmez zamanlarda ışık olur bir anı, bir hikayedir.

Küçük bir kızın hasretidir hayata tutunmadır. Birinin yaşamını duygularıyla an ve an hissedebilmektir kitap. Durup dalıp hayal kurdurabilmek, seni yaşatmaktır. Zaman zaman da ince sızıdır keşke böyle olmasaydı diyebilmektir.

Kitap aslında hayatın ta kendisidir.’’

***

Evet gerçekten de kitap dahil tüm sanatsal ürünler, onun deyişiyle ’hayatın ta kendisidir.’

Öznur AKGÜL’ göre yaşam ;

‘’İnsan ne ile var olur, asıl soru da bu…

Varız ya da yokuz bir boşluk ve o boşluğu doldurma isteği ne olursak olalım nerede nasıl olursak her nefes ölümü tadacaktır.

Hayatın özeti bu aslında bir hiç olup gideceğiz öyle değil mi?

Peki geriye ne bırakabiliriz ki yakınlarımız bir süre sonra normal hayatlarına devam eder.

Belki anılar o da zaman zaman dile gelir ya hani çok sözü geçen Sultan Süleyman en çok o yaşamış. Tanrı ona kimseye vermediği kadar ömür vermiş, üstün özellikler kimsede olması imkansız bir zenginlikte ayrı konuşulur iyi de şimdi geriye neyi kaldı ki kimse Sultan Süleyman’ ın zenginliğinin konusundan öteye gidemiyor.

Oysaki büyük düşünürlerin, büyük yazarların sözleri, kitapları çağ atlamış olsa bile bir yerlerde karşımıza hep çıkar durur, hayatımıza bir şekilde bir yerlerden girerler yani hep varlar ve var olacaklar da ne kadar güzel yokken bile yaşamak.

İşte hayatın gayesi bu olmalı bence. Kitap yazmaya karar verdiğimde şunu çok iyi biliyordum; bir gün bir yerlerde bilmediğim bir kişi benim eserimi okuyacak, etkilenecek belki hayatına yön dahi verebilecek ve birazcık da yüreğine dokunabileceğim.

Yıllar sonra bir yerlerde hep eserlerin olacak en büyük miras ve bana göre ölümsüzlük demek, beni yazmaya yönlendiren en büyük istek diyebiliriz

Biraz da duygular desek o doğru olur. Konuşamadıklarımız, anlatamadıklarımız, sessizliklerimiz, sadeliğimiz ve anlaşılma isteği de diyebiliriz, kalemi elime alıp yazmak en güzel şey en güzel hatıra’’

***

Evet, yaşam dünyaya iyi kötü bir şeyler bırakabilmektir.

Bu bir şiir, öykü, roman, tablo veya başka bir şey. Yeter ki göze kulağa ve beynimize bir şekilde girebilmeli.

Öznur AKGÜL arkadaş da bizlere merakla okuyabileceğimiz iki güzel kitap bırakarak iz bırakmaktadır, emeklerine sağlık…

Okunması dileğiyle…

Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Öznur akgül dedi ki:

    Desteğiniz ve güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim hocam
    Sanatın değeri sizler ile daha bir anlamlaşıyor

  2. Selma dedi ki:

    Tebrikler güzel bir konuya değinmişsiniz..