Brundtland Raporu: ‘Ortak Geleceğimiz’

A+
A-

Norveç’in ilk kadın Başbakanı Gro Harlem Brundtland, 1981-1996 yılları arasında 3 dönem Başbakanlık yapmış, sosyal demokrasinin yaygınlaşmasında etkin bir rol oynamıştır. Brundtland, “Sürdürülebilir Kalkınmanın Anası” olarak bilinmektedir.

Brundtland, “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramını şu şekilde tanımlamaktadır; ‘’Bugünkü neslin gereksinmelerini, gelecek nesillerin kendi gereksinmelerini karşılama haklarını koruyarak sağlamak.”

Bu kavram, doğal dengenin devamlılığına ve gelecek nesillerin menfaatlerinin korunmasının önemine değinmiştir.

Birleşmiş Milletler, 1987 yılında Brundtland Raporu adıyla anılan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı raporu yayınlamıştır. Bu raporun en önemli vizyonu “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramını zihinlere yerleştirmiştir.

Tıp eğitimi almış olan Brundtland, yaptığı gezilerde; çevre, eğitimli nesil, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma konularında seminerler vermiştir.

Ortak Geleceğimiz Raporu’nda; kalkınma stratejisinde çevrenin korunması, çevre sorunlarının doğa ve insanlık yaşamı üzerine olumsuz etkileri, çevre ile ekonominin birlikteliği, doğal kaynakların korunmasının gerekliliği, kaynakları tüketmeden ekonomik büyümenin sağlanması vb. konular ele alınmıştır.

Sanayileşme ile birlikte, hızlı nüfus artışı ve çevre kirliliği, doğanın “taşıma kapasitesini” son aşamaya kadar getirmiştir.

Ortak Geleceğimiz Raporu’nda, sürdürülebilir kalkınmanın hedefleri aşağıdaki gibi sıralanmıştır

  1. Büyümeyi canlandırmak 
  2. Büyümenin kalitesini değiştirmek 
  3. İş bulma, yiyecek, enerji, su ve sağlık konularındaki temel ihtiyaçları karşılamak
  4. Sürdürülebilir bir nüfus düzeyini garanti altına almak 
  5. Kaynak tabanını korumak ve zenginleştirmek 
  6. Teknolojiyi yeniden yönlendirmek ve riski yönetmek
  7. Karar verme sürecinde çevre ve ekonomiyi birleştirmek…

Sürdürülebilir Kalkınma Modeli; teknolojide ve ekonomide canlılık sağlanırsa, insanların yaşam kalitesini iyileştiren, en önemli sosyal politik yapının temeli atılmış olacaktır.

Raporun adının “Ortak Geleceğimiz” olması;  birlikte kaybedeceğimiz ya da birlikte kazanacağımız mesajını içermesi açısından çok önemlidir.

2018 yılı Dünya Çevre Günü’nün teması “plastik kirlilik ile mücadele” olarak belirlenmiştir. Bu tema ile dünyada kullanılan plastik ürünlerin azaltılması hedeflenmektedir.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın Haziran 2018  Dünya Çevre Günü Türkiye Raporu’nu incelediğimizde; ülkemizde plastik kullanımı her alanda yaygınlaşmış olup, belediyelerde toplanan atıkların, %30’unu plastik oluşturmaktadır. Plastik atıklarımızın toplanması, geri kazanılması sürecinin sağlıklı olmadığı sayılarla da ortaya çıkmaktadır. Bu plastikler topraklarımızda, derelerimizde, denizlerimizde birikmekte ve sağlığımızı tehdit etmekte, ekolojik sisteme zarar vermektedir.

Çevre Örgütü Greenpeace’in yayımladığı rapora göre, Çin’in yurt dışından plastik atık alımına 2018’de yasak koymasının ardından, bu atıkların yeni adresi Endonezya ve Türkiye olmuştur. Ülkemiz, plastik atık ithalatı konusunda herhangi bir kısıtlama getirmediği gibi teşvik bile etmektedir. Güzel ülkem, üreten ama kirletmeyen bir ekolojik sisteme uymak zorundadır.

Türkiye’ye en fazla plastik atık ihraç eden 10 ülke İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya’dır. Gelişmiş ülkelerin plastik atıklarını ithal etmemiz düşündürücüdür.

Sanayileşme ile başlayan süreçte insanoğlu tarafından yapılan suistimaller, fesatlıklar dünyamıza doğal afetlerden daha büyük zararlar vermiştir. Güzel ülkemde, nükleer santral, kömür santralleri, HES (hidroelektrik santralı) yapımları yöre halkının menfaatleri ve çevre duyarlılığı açısından ele alınmalıdır.

Neo kapitalizmin dayatmaları evrensel felaketlerle sonuçlanabilir. Elbette, Ortak Geleceğimiz için bizlerin, 1986 Çernobil ve 2011 yılları Fukuşima nükleer santral facialarını unutmamamız gerekmektedir.

Bizler, belgesel izlerken bazen hüzünlenip bazen kızmakta, bazen de dünyayı tanımlama adına tüm güzellikleri, coğrafyayı yaşam biçimleriyle gözlemleme olanağına sahip oluyoruz. Bizler, birey ve toplumsal değer olarak; “yaşanabilir değil, her koşulda yaşamak istediğimiz doğal hayatın ve ekolojik çevrenin” var olmasına önkoşulsuz destek olmalıyız.

Ortak Geleceğimiz kavramı, tüm ulusların ortak geleceği için çok önemlidir. Evet, son zamanlarda bilinen bir gerçek var ki, küreselleşmenin sonuçlarından Neo Kapitalizm, kazanç ve sömürü üzerine odaklandığı için, bu zararları tüm insanlığın ele ele vererek ORTAK GELECEĞİMİZ ilkelerine sahip çıkarak yok etmesi  gerekmektedir…

Brundtland’ın göstermiş olduğu duyarlılığın diğer tüm siyasetçilere örnek olması, daha yaşanabilir bir dünya için mutlak gerekliliktir. Dünya Çevre Günü, “Sadece bir Dünya var” vizyonu ile dünyaya çağrışımda bulunmuştur.

Bu çağrıya herkesin katılımcı olması, dünyamızı her açıdan değiştirecektir.

Evet; “Sadece Bir Dünya Var.” 

Norveç’te yaşayan güzel insan sayın Erhan Kocabaş’a selam olsun…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 8 Yorum
  1. Levent Karaoğulları dedi ki:

    Elinize sağlık, teşekkür ederiz..

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      Ben teşekkür ediyorum…

  2. Metin Enengin dedi ki:

    Ekolojik çevre anlamında Türkiyemiz maalesef ders almamıştır. Çöpleri yurtdışından ithal ediyoruz…

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      Aynen….üzülerek izliyoruz…

  3. Raji dedi ki:

    Sadece bir dünya var …

    1. Tansel Saylı dedi ki:

      Maalesef dünyayı da hor kullanıyoruz. . .

  4. Mehmet Doğru dedi ki:

    Dünyamız plastiği sindiremiyor!

  5. Seyfettin ERTEKİN dedi ki:

    Teşekkürler bu güzel metin için.