Sayın Akşener’in her platformda “demokrasiyi içselleştirmeliyiz” sözü sıradan bir söz değildir. Zira Sayın Akşener, demokrasi kültürünün bir hayat tarzı olduğunu ve bunu da tabandan tavana yansıtmanın önünde çok bariyerin olduğunun da farkındadır. Tabanda içselleşmeyen demokrasi kültürünün seçkinlerin elinde bir oyuncağa nasıl dönüştüğünü çeyrek asırlık siyaset sahnesinde yaşayarak gören bir liderdir.
Sayın Akşener, demokrasi kültürünün İYİ Parti’de içselleşmesinde konuşmalarıyla, açıklamalarıyla adeta bir eğitim sürecini başlatmıştır. İYİ Parti mensupları da bu toplumun birer üyesidir. Toplumda ne kadar demokrasi kültürü varsa, İYİ Parti de o kadar vardır.
Sayın Akşener, bir Genel Başkan olmanın ötesinde adeta demokrasinin bayraktarlığını yaparak bir rehber, eğitici gibi önce teşkilatlarında, yönetim kurullarında ve divanında demokrasi kültürünün içselleşmesi için çaba sarf etmektedir. Sayın Akşener’in “10 kişi çete, bin kişi ise vicdandır” diyerek teşkilatlarda demokrasi kültürünün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha teşkilatlara adeta yol haritasını çizerek dile getirdi. İYİ Parti’de gerçekleşecek demokrasi kültürü Türk demokrasisinin de önünü açacaktır. Sayın Akşener, “Az olsun benim olsun” gibi iptidai, vizyonsuz ve ufuksuz anlayışlara da kırmızı kart gösterdi. Demokrasi kültürü dünden bugüne hemen içselleşmemektedir. Bu süreç uzun ince bir yola benzemektedir.
Cumhuriyetle başlayan demokrasi kültürü ve milletleşme serüvenimizin amacı da demokrasiyi içselleştirmek ve şahsiyetli, fikri hür, vicdanı hür bireylerden oluşan bir toplum meydana getirmekti. İhtilaller, darbe teşebbüsleri ve en son vesayetle savaş adı altında Türk devletini başta FETÖ terör örgütü olmak üzere cemaat ve tarikatlara peşkeş çeken siyasi iradenin Partili Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemiyle ülke, demokrasiden totaliter bir yönetime dönüştü.
Ülkemiz; şu an sanal olarak müreffeh olduğu iddia edilen, gerçeklikte ise ekonomik, kültür, sağlık, eğitim ve sosyal alanlarda bir buhran yaşayan korku ütopyasına dönüşmüştür. Çocuklarına yiyecek bulamadığı için intihar eden anneler, yemek parası olmadığı için intihar eden üniversite gençlerinin dramını bütün sansürlemelere rağmen duyabilmekteyiz. Mutfaklar yangın yerine dönmüş, TBMM etkisizleşmiştir. Ülkeyi Saray bürokrasisi yönetmektedir. Milletvekilleri dahi Saray bürokratlarına ulaşamamaktadır.
Sayın Akşener; toplumdan kopmuş, sadece Saraya hesap veren Saray bürokrasisinden demokrasiye, tek kişi yönetiminden milli iradenin tecellisi olan demokrasiye dönüşün mücadelesini vermektedir.
Sayın Akşener, hukukun üstünlüğünün yani adaletin yeniden tesisi, üretim – tüketim ve bölüşümün adil şekilde dağıtımının mücadelesini vermektedir. Sosyal adaletin yeniden tesis edildiği, eğitimde, sağlıkta, milli güvenlikte insanlarımızın yarınlarına kaygıyla bakmadıkları bir ülkenin inşasının mücadelesini vermektedir.
Bütün bu hedefler, demokrasi kültürünün içselleştirilmesi, komitacılık dediğimiz çeteciliğin son bulması; şeffaf, katılımcı ve hesap verebilen kurumsal yapıya geçişle ancak mümkün olacaktır.