Demokrasilerde siyaset ve popülizm

A+
A-

Siyaset kavramı her ne kadar toplumda itibarsızlaşmış olsa da sonuçta devleti yönetme sanatıdır. Dolayısıyla siyaseti, siyaset ilmi penceresinden irdeleyerek konuyu anlatmak zorundayız. Bütün kurum ve kuruluşlar dahil olmak üzere en büyük organizasyon olan devleti de yönetmek için bazı donanımları zorunlu hale getirmek gerekmektedir. Bu noktada siyasilerimiz, devleti ya da kurumları yönetmek için liyakati değil hedeflerine ulaşmak için popülizm denilen sosyal virüse baş vurmaktadırlar.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca Atatürklü yılları saymazsak bütün iktidarlar dönemi siyasilerin popülizme yenik düştüğü ve çevresini tahkim etme adına politikalar geliştirdiği yıllar olarak karşımıza çıkar.

İktidarları döneminde devletin bütün kurum ve kuruluşları liyakatsiz tiplerin elinde bir oyuncağa dönüşür. Devlet bürokrasisi parti militanlarının doldurulduğu, militarizmin ve despotizmin keyfi uygulamalarla tavan yaptığı siyasi duruş olarak karşımıza çıkar. Toplumda da haklı olarak siyasi partilere ve siyasilere karşı olumsuz bir kanaat oluşur.

Türkiye’de Avrupa Birliği sürecinde tek dokunulmayan ve teklif dahi edilmeyen kanun, Siyasi Partiler Yasası‘dır. 12 Eylül döneminin ürünü olan bu yasa ve ona göre şekillenen parti tüzükleri partilerde parti içi demokrasiyi, şeffaflığı, etik değerleri de bir noktada etkisizleştirmiştir.

Lidere biat, efsane şahsiyetleri arama bu anlayışın genelde kabul görmesi, yığınlaştırılmaktan bireye geçemeyen toplumsal yapımızın bir arızası olarak karşımızda durmaktadır. Oysa aslolan bireyin kendisidir. Kahraman da, efsane de, belirleyici de bireydir.

Antidemokratik partiler yasası, lider eksenli kazanma güdüsünü esas aldığı için toplumsal fayda yerine bireysel faydaya yönelik bir politik tercihi de beraberinde getirmiştir. Makyavelist bakış, maalesef ahlaki duruşu da bertaraf etmiştir. Oysa toplumsal fayda esas alınmış olsa objektif kriterlerle toplumsal değişim ve dönüşümü sağlayacak kadrolar esas alınır.

Bugünkü iktidarın nepotizme kadar varan bu sakat anlayışı nasıl toplumu çökertme noktasına getirdiğine hepimiz şahit olduk ve olmaya devam ediyoruz.

Bu konularda İYİ PARTİ bu ucube partiler yasasına rağmen Sayın Genel Başkanımızın özel çabasıyla bu ve benzeri arızalardan toplumun kurtarılması için çaba sarf edilmektedir.

Antidemokratik ve klasik anlamda Makyavelizmi ortaya çıkaran hastalıklar toplumun her kesimine sirayet etmiş durumdadır.

Türk toplumunun aydınlanma süreci; bu hastalıklarla verdiği ve vereceği mücadelenin gücü oranında gerçekleşebilir.

Türk toplumunun da bu aydınlanma sürecine hazır olması ya da hazır hale gelmesi için başta aydınlarımız ve sivil toplum örgütlerimize de büyük görevler düşmektedir.

Demokrasimizi popülizme kurban etmeden mutlaka objektif kriterlerle liyakati, şeffaflığı ve hesap verebilirliği hayatta geçirmek zorundayız.

Yine toplumu yığından bireye dönüştürerek siyasi amigoluktan analiz eden siyasilere ve toplumu bilgi çağına ulaştıran, katma değerler üreten paradigma dönüşümüne geçmek zorundayız.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Clicky