Türk Milliyetçiliği ve milletleşme serüvenimiz – (II)

A+
A-

Milliyetçilik hareketlerinin Batı’da ortaya çıkmış olması, yine milli devletlerin bu süreçte vücut bulmasının arka planını iyi okumak gerekiyor. Skolastik düşünceye karşı verilen mücadele sonucunda ancak Batı toplumu özgürleşebiliyor. İmparatorlukların hüküm sürdüğü, egemenlik kaynağının ya hanedana, ya da mutlak varlık adına kilise babalarına verildiği bir süreçten egemenliğin topluma geçtiği, bireyin özgürleştiği, eşitlik, özgürlük ve adalet gibi kavramların milyonların hedefi olduğu bir aydınlanmadan bahsediyoruz.

Osmanlının yıkılma sürecinde İslamcılık ve Osmanlıcılık gibi akımların devletin derdine deva olması için çok çaba gösterildi. Osmanlı Devleti ve bu düşüncede olan aydınlarımız dünyadaki değişimin farkında değildi. Milliyetçilik hareketleri ile dünyada egemenliğin kaynağı değişiyordu. Her iki zihniyet Osmanlı’yı yıkılmaktan kurtaramadı, kurtaramazdı da.

Cumhuriyetin kuruluşunun arka planında Türk aydınlarının batıdaki değişimden etkilenmesi ve bu konularla ilgili yazıları, faaliyetleri 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı aydınlarında karşılık bulmaya başladı. Islahat fermanları, meşrutiyet vs. gibi çalışmalar bu kasırganın etkileriydi. Cumhuriyeti kuran iradenin içinde Rumeli Türklüğünün çoğunlukta olması etkinin batıdan geldiğinin en somut göstergesidir.

Bu süreçleri analiz etmeden milliyetçilik hakkında yapılabilecek çalışma, sadece geçmişle eklektik bir zümre, grup ya da hanedan seviciliğine dönüşür. Nitekim bizde Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bu hastalık zirveye çıktı. Türk milleti diyeceğimiz yerde Osmanlı torunuyuz gibi arabesk ve temelsiz kavramlara baş vurabiliyoruz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti Projesi, modern Türk aydınlanmasının ve Türk milletinin egemenliğine dayanan Türk milliyetçiliği ideolojisinin temeliydi. Cumhuriyeti kuranlar, Batı’da kan ve gözyaşı sonucu elde edilen egemenlik hakkını adeta altın tepsiyle topluma sundular. Ancak millet o kültür dünyasına yabancı olması, egemenliği insana çok gören zihniyetlerin organize oluşları ilk yıllardan itibaren sancılı yıllar başladı.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Türk milliyetçiliği; üniter devlet içinde egemenliğin sadece Türk milletine ait olduğunu esas alan bu egemenlik anlayışını da kuvvetlerin ayrılığı prensibiyle uygulamaya koyan modern Türk aydınlanmasına dayanıyor.

Türk milliyetçiliği; sosyolojik bir aidiyet olan vatandaşlık bağı ile bütün vatandaşların kanun önünde eşit gören evrensel hukuk kurallarına dayanıyor. Egemenliği; Yasama, Yürütme ve Yargı erkleriyle millette veren, bireyi de şerefli vatandaş konumuna çıkaran bir dünya görüşü…

Türk milliyetçiliği; dünyayı Türkçe okuyan, Türkçe yorumlayan ve Türkçe temellendiren hüviyetiyle Türk milletinin asırlardır özlediği milli kimliğine kavuşmayı hedeflemiştir.

Türk milliyetçiliği; Türk milletinin, felsefe, edebiyat, bilim ve sanat alanlarında yeteneklerini gösterme imkanına kavuşturan bir dünya görüşüdür.

Türk milliyetçiliği; Demokrasiyi, özgürlükleri, liyakati, şeffaflığı ve toplum karşı hesap verebilirliği ön gören bir dünya görüşüdür.

Türk milliyetçiliği; sivildir. Türk milliyetçiliğinin konumlandığı özne Türk milletidir. Başta devlet olmak üzere bütün organizasyonları Türk milletinin teşkilatlanmış yapısı olarak görür. Milleti yaşat ki devlet yaşasın felsefesi Türk milliyetçiliğinin duruş noktasıdır.

Türk milliyetçiliği; STK’ların güçlenmesinden yanadır. Zira STK’ları güçlenen toplumlar demokrasi kültürünü daha çabuk içselleştirebildikleri gibi yönetimlerin denetlenmesinde de olumlu katkıları olacaktır.

Türk milliyetçiliği; Türkçeyi Türk’ün ses bayrağı olarak görür. Zira Türkçe konuşamıyorsak, Türkçe hayal kuramıyorsak ve Türkçe rüya göremiyorsak bu nezih dile karşı bir Türk milliyetçisi olarak görevimizi yapmamışız demektir.

Türk milliyetçiği; Aklı ve bilimi rehber alan, ilerici ve devrimci bir kimliğe sahiptir. “Hayata en hakiki mürşit ilimdir” diyen bir anlayışın varisidir.

Türk milliyetçiliği; Türk milletinin tarihi serüvenini bütünlük içinde kabul ederek tarih ve milli şuur yönüyle beslendiği, Türklük aidiyetiyle bağlandığı alanlar olarak görür.

Türk milliyetçiliği; devleti değil milleti asıl özne olarak görerek devleti amaca ulaşmak için çok önemli ve devamlılığını sağlama da tereddüt etmeyeceği bir araç olarak görür. Ebed müddet olan devlet değil millettir anlayışını şiar edinir. Zira devleti kuran ve ona ruh veren millettir.

Türk milliyetçiliği; hukuk ve meşruiyet içinde gerçekleşmeyen hiçbir eylem ve davranışı makul ve hiçbir davayı kutsal olarak görmez. Kutsallığın ölçüsü meşruiyettir. Zira meşruiyetin kaynağı sadece Türk milletidir. Kimseyi Türk milletinin üstünde görmez, sanal korkularla milletin yerine konulabilecek her türlü argümanı şiddetle reddeder.

Türk milliyetçiliği; insan sevgisine dayanır. Saygıyı sevgiyi esas alır. Bütün vatan evlatlarını Hoca Ahmet Yesevi sevgisiyle kucaklar.

Türk milliyetçiliği; İnsanların yaşam biçimlerini en temel hak olarak görür. İnsanların yaşam biçimlerini laiklik ilkesiyle devletin güvencesine alarak huzurlu bir toplum oluşturmayı hedefler.

Türk milliyetçiliği; Vatanı bir bütün olarak görür. Çevre duyarlılığından hayvan haklarına kadar ideolojisinin naifliğini bütün vatan sathında örgü gibi işleyerek dağa, taşa, dereye, meşeye damgasını vuracak niteliğe sahiptir.

Türk milliyetçiliği; Türk’ün hinterlandı olan Türk dünyasını, Türklük öznesinin temeli kabul ederek her türlü desteği verir.

Türk milliyetçiliği; Her Türk gencinin kendi ülkesinde sevdalanmasını hayal kurmasını aş ve iş sahibi olmasını hedefleyen Türk’ün kuvveden fiile çıkmış halidir.

*(Bundan sonraki yazımda Türk ırkı ve Türk milleti ile devam edeceğim.)

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.