Kitap yazmak hem meşakkatli hemde masraflı bir tecrübe oldu. Bir tatil beldesinde sahilde stant açtım bir nevi sosyal deney idi. Sahil bandı boyunca çeşitli satıcılar vardı aklınıza ne gelirse. Her bir tezgahın başında yeterince kalabalık olmasına rağmen benim masamı insanlar uzaktan süzerek geçiyor fakat bir Allah kulu gelip içeriği nedir yahut ne anlatıyor diye sormadı.Sadece önceden tanıdık iki meslektaş gelip kitap imzalattı.
Üzülsemmi sevinsemmi bilemedim.
Şu fıkra geldi aklıma sahaflar çarşısında bir esnaf dükkanı açık bırakıp camiye gitmiş. Demişler ki neden kapıyı kilitlemedin? O da hırsızlar asla kitap çalmaz demiş.
Genelleme yapmak pek doğru olmayabilir ama biz gerçekten az okuyan toplumuz. Kalkınmış ülke insanları her fırsatta okumayı tercih ediyor. Tatilde seyahatte kendilerine okumak için fırsat oluşturuyor.
Biz ise bol bol siyasi polemik ve dedikodu yapmaya bayılıyoruz. Hatta tuttuğumuz siyasi parti veya lider için gerekirse en sevdiklerinizin kalbini kırmaktan tereddüt etmeyiz .
Sabah kuşağı programlarını ve dizileri asla kaçırmayız. Favori diziler başlayınca evde hayat durur.
Acaba diyorum gereksiz yere çok mu zaman harcıyoruz? Evet halbuki seçimler dört veya beş yılda bir yapılır ama geçim ömür boyu sürer.
O zaman ve enerjimizi boş işlerle uğraşarak harcayacağımıza ailemizin ve ülkemizin kalkınması ve refahı için değerlendirsek inanın kısa sürede çok mesafe alırız. Rakip görüşleri yermek için sosyal medyada bazan belden aşağı vurmakta hiç sakınca görmüyoruz. Bir dönem şantaj kasetleri ile Türk siyasetinin dizayn edildiğini unutmayalım. Başkalarının ayıp ve kusurlarını arastımak ahlaki de insanı de değildir.Kul hakkına girer.Montaj ve özel üretim tape ve görüntülerle itibar suikastı yapmak kul hakkıdır. Bu günkü yazımız biraz türlü oldu ama hayatın gerçekleri.
Gerçek hayatta edep ve haya ne kadar lazımsa sosyal medyada da o kadar gereklidir.