İzlediğimiz ve görmek istediğimiz bir şeydi.
Her gün gazete ve TV’lerde kadın cinayeti görüp okumaktan baydık iyice.
Gençlik yıllarımda hergün en az üç gazete okur hatta bulmacalarını bile çözerdim. Yani iyi bir okuyucuyum. O yıllarda böyle haberlere hiç rastladığımı hatırlamıyorum.
Son yıllarda tırmanışa geçen kadın ve çocuk cinayetlerinde mafyatik tv dizilerinin payı ne kadardır? Bu konuda şimdiye kadar yapılmış bilimsel bir çalışma var mı henüz haberdar değilim.
Aynı şekilde ahlaki yozlaşmanın temelinde Dallas tarzı dizilerin yerli versiyonları ve internetin yıkıcı etkisi inkar edilemez.
İlgili kurumlarımız bu konuda çocukları, kadınları ve gençleri bu tür zararlı yayınlardan koruyucu ne gibi bir önlem aldığını öğrenmiş değiliz.
Atatürk” ülkeyi korumak çocukları korumaktan geçer. “Diyerek konunun önemine işaret etmiştir.
Aile ve sosyal hizmetler bakanlığı, milli eğitim bakanlığı , kültür bakanlığı, içişleri bakanlığı gibi paydaşların bir araya gelerek üniversitelerden de destek alarak çözüm üretmeleri kaçınılmaz bir aciliyettedir.
Bu yaşananlar toplumsal bir cinnet halidir.
Kimsenin bana değmeyen yılan bin yaşasın deme lüksü yok.
Siyasi iradeden bu ülke insanlarına karşı sorumlu davranmasını beklemek hakkımız.
Her seferinde Osmanlı torunuyuz diyenlere şunu hatırlatayım Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye şu nasihatını tekrar edelim.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. ”
Dini referans vermeyeceğim çünkü yazının başında diyanetin hutbesinde vardı.
Bozkırın tezenesi rahmetli Neşet Ertaş’ın seslendirdiği bir türkünün nakaratıyla bitireyim.
“Doyulur mu, doyulur mu
Canana doyulur mu,
Cananına kıyanlar
Hakkın kulu sayılır mı? ”
Sizce sayılır mı?