Bugünlerde ekoloji eksenli söylemeye çalıştığımız ifadeleri alt alta topladığımızda ve ortalamasını hesapladığımızda tam da bu ya da benzeri ifadeler kullanıyoruz, diye düşünüyorum. Maalesef bizler daha yeni yeni sorunlar sıkıştırınca doğal yaşamı, sade yaşamı, küçük şeylerde mutlu olmayı idrak ediyoruz. Çoğu zaten bu duyguları ya hiç anlamıyoruz ya da yaşamıyoruz. İçinde bulunduğun ekosistemin doğasındaki herhangi bir canlı gibi koşullara uygun ortam yaratarak basit sade yaşamak, israf etmemek, aç gözlü olmamak. İnsanlığın ve doğal yaşamın geleceğini düşünmektir büyük insanlık.
Prof. Dr. Üstün Dökmen, küçük şeyler adlı kitabını hatırlıyoruz sanırım. Ne kadar güzel anlatmıştı önemsiz değimiz ancak ‘gönül almak’ için önemli olduğunu.
Bugünlerde sosyal medyada dolaşan bir videoda küçük bir kızımız soruyor; ”Hayattan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?” sorusuna Prof. Dr. İlber Ortaylı diyor ki; ”Küçük şeylerden mutlu olmayı bileceksin” diyor. Yaşadığın ortamı, doğayı, dostları bilerek tanıyarak değer vererek yaşayacaksın. Bazen bir bardak temiz sağlıklı suyu içmenin önemini anlamak gerekir. ”Dostlarınla birlikte olmak ve onlara karşı fedakârlık edeceksin” diyor. Yaşamı sevgi ile kollektif katkı ile üreterek ve paylaşımcı anlayışla sağlandığında yaşam daha anlamı oluyor. Eric From sevme sanatı kitabımdan, “Sevgi vererek olur, alarak değil” der. Ne kadar doğru.
Pazardaki fiyatlar can ve cep yakıyor
Ancak gel gör ki yaşam, o kadar zorlaşmış ki küçük değil, en bulursa onunla yetinecek çok sayıda insan oluşmaya başladı. Günümüzde yarım litre suyun 25 TL’ye, bir simitin 55 TL, bir bardak çayın 60 TL olduğu havaalanları ortamları görünce suyun, havanın kıymeti daha iyi anlaşıyor. Bırakalım havaalanlarını ve çevresini diğer lüks semtlerdeki yüksek kira ve fiyatları. Pazarda markette artan fiyatlar artık can yakıyor. Çoğu insan bu koşullarda pazarda alışveriş yapamaz duruma gelmiş. Sabah pazara gittiğimde resmen havanın sıcaklığı gibi cebimi ve canımı yaktı fiyatlar. Bitkilerin topraktan fışkırdığı, güneşin alabildiğine bol ışık saçtığı bereketli toprak olan Çukurova’da, salatalık 20 TL, karpuz 12.5 TL, üzüm, şeftali, kiraz 25, domates 15 TL. Al alabilirsen… Artık kilo ile değil, Avrupa’da gördüğümüz gibi tane ile elma, armut, karpuzu dilim ile almak durumunda kalacağız. Yani küçük alacağız.
Gönül ister ki küçük şeylerle yetinmek zoraki değil, kendiliğinden içten bilgi ve bilinçle sağlasın. Hayat pahalılığı insanı küçük şeylere mahkûm etmemeli.
Toplumun Mutlu Olması İçin Koşulların İyileştirilmesi Gerekiyor
Pazarcının tablasındaki ürünlerin üzerinde etiketin olmadığını belirttiğimde, ”Abi her saat fiyatlar değişiyor, nasıl etiket yazayım. Sizi anlıyoruz ancak biz de zordayız” diyor.
Memleketin ağaları liderlik yapacaklarsa insanlığın yaşadığı koşulları da görsünler. Çalışanların, çiftçilerin, emeklinin ve diğerlerinin gelir gider dengesini düşünsünler. Günden güne çok sayıda insanın pazardaki çürük meyve ve sebzeye yöneliyor olduğunu görmek içimi cızırdatıyor. ”Eğer asgari ücretle çalışıyor olsaydım, ben de mi böyle olurdum” demeden geçemiyorum. Serbest güreşteki pehlivanlar gibi nereden bir puan alırım misali, ”Nasıl seçimden seçime fakir fukaradan oy alırım” değil. ‘Alavere-dalavere köylü Mehmet nöbete’ değil. Çalışacak insan iş-aş kapısı açacak ortam oluşturmaktır. Çalışan insanın çalıştığının karşılığını alması, yaşamın ortak nimetlerinden eşit yaşaması koşullarını sağlamaktır. İnsan insani koşullarda yaşama ortamı bulursa mutlu olur.
Ozan Meftuni, ”şükür karın doyurmuyor” diyordu.