Diyabetik Nefropati (Şeker hastalığının böbreklere vurması)
Damarlarda hasara neden olabilen hastalıkların en önemlilerinden biri olan şeker hastalığının, böbrek damarlarında da hasara yol açması, dolayısıyla böbrek hastalığına neden olması hiç de şaşırtıcı ve beklenmeyen bir durum değildir.
Diyabetik nefropati konusuna girmeden önce bu konudaki bir zihin karışıklığını gidermeye katkıda bulunmak istiyorum. Dahiliye ve üroloji polikliniklerine muayene olmak üzere gelen pek çok hasta iki elleriyle iki yan taraflarını göstererek böbreklerinin ağrıdığını söylerler. Hele bir de şeker hastası iseler, ”Şeker böbreğe vurmuş olmasın?” diye de endişelerini açıklarlar. Oysa şeker hastalığı sinsi bir hastalık olduğu için, şeker hastalığına bağlı böbrek hastalığı öyle bağıra bağıra, ”Ben geliyorum” falan demeyip, gelecekse ağrı sızı yapmadan adeta kalleşçe gelir. Şeker hastasında böbreğin etkilenip etkilenmediğinin merak edilmesi doğru bir davranış olsa da, bu tür ağrılı haller bambaşka hastalıkların belirtisi olabilir. Bahsetmiş olduğum türden yakınmaları olan kişilerde şeker hastalığının böbrekteki etkilerini araştırmak ayrı, bu ağrıyı araştırmak ayrı olarak ele alınmalıdır.
Diyabetik nefropati, Tip 2 şeker hastası olan her 10 kişiden en az 4’ünde görülebilen bir hastalıktır. Şeker hastalığının başlamasından itibaren 20 yıl veya daha fazla geçmişse bu hastalığın oluşma ihtimali oldukça yüksektir.
Bazı şeker hastalarında böbrekler süzme fonksiyonlarını gitgide kaybederken bir yandan da albümin adı verilen bir proteinin idrar yoluyla kaybını önleyemez hale gelirler. Albümin kaçağı arttıkça hastalık ilerler. En hafifinden en ağırına doğru ilerlemek üzere beş evresi vardır bu hastalığın. En ileri evresi olan beşinci evre, son dönem böbrek hastalığı adı verilen, diyalize ihtiyaç duyulan dönemdir. Diyalize ihtiyaç duyulan böbrek yetmezliği dönemindeki her iki kişiden birinin şeker hastası olması, şeker hastalığı ve son dönem böbrek hastalığı arasındaki bağlantının ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır.
Her şeker hastasında diyabetik nefropati görülmediğine göre belli ki bunu kolaylaştırıcı bazı nedenler olmalı:
Şekeri yüksek seyredenlerde diyabetik nefropati riski daha yüksektir.
Hipertansiyonu olan hastalarda, eğer tansiyon ayarsız ise nefropati riski daha da yükselir. Diyabet ve hipertansiyon el ele verip tüm organlara olduğu gibi böbreklere de ciddi şekilde zarar verebilirler.
Sigara içenlerde diyabetik nefropati riski daha fazladır.
Erkekler için risk kadınlara göre daha yüksektir.
Genetik yatkınlığı olanların bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir.
Şeker hastalığının başlamasından sonra geçen süre ne kadar uzunsa, ki biz buna diyabetin yaşı diyoruz, diyabetik nefropati riski de o kadar yüksektir.
Başlangıç dönemlerinde bu hastalık hiç belirti vermeyebilir. Bazen kan basıncında ayarsızlık, bazen ayak bileklerinde hafif şişlik görülebilir. Cilt renginde solukluk, halsizlik, çabuk yorulma, ayak bileklerinde belirgin şişlik, idrarda miktarında azalma ve renginde koyulaşma, ağızda metalik tat gibi belirtiler görüldüğünde hastalık dördüncü ya da en son evre olan beşinci evreye gelmiş demektir. Zamanla nefes darlığı, bulantı, kusma görülebilir. Ayak bileklerindeki şişlik, zamanla ayaklarda, bacaklarda hatta ellerde de görülebilir. Hastalığı erken evrelerde yakalamak ve ilerlemesini yavaşlatmak için şeker hastalarının yakın takibi şarttır. Kan şeker düzeyinin ve kan basıncının ayarlı olması çok önemlidir.
Sağlıklı ve mutlu kalmanız dileğiyle...