Terör örgütü PKK’nın 15 Ağustos 1984’te Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde gerçekleştirdiği ilk saldırıların ardından 36 yıl boyunca her gün kan ve gözyaşı devam ediyor…
PKK terör örgütü sözde Kürt halkının temsilcisi olarak ortaya çıkmasına rağmen en büyük zayiatı Kürt kardeşlerimize yapmıştır. Bebeğinden kadınına, yaşlısından gencine kadar o bölgede yaşayan insanlarımıza insanlık tarihinin görmediği en büyük zulmü yapmıştır. PKK terör örgütü bir halkın temsilcisi değil, narko terör örgütüdür. Örgütün faaliyetleri içinde insan kaçakçılığından fuhuşa kadar, mafya çabalarından uyuşturucu ticaretine emperyal güçlerin para karşılığında tetikçiliğine kadar varan bütün kirli işlerin temsilcisi olan bir vampir örgüttür.
Öğretmeninden polisine, askerine ve sivil vatandaşlarımıza kadar yaptığı katliamlarla dosyası kabarık katiller sürüsü olan bir örgüttür.
Kürtçülük hareketi; emperyal güçlerin sürekli kullandıkları ve miadı dolunca attıkları bir araç olarak görülmüştür. Bütün bu isyanlar incelendiğinde isyanların salt ulusal bir başkaldırı olmadığı da görülmektedir. Zira göçebe kültürden yerleşik kültüre geçmemiş toplumlarda zaten ulusal bilinç de olmaz.
İsyanların ortaya çıkışının üç temel nedeniyle karşılaşmaktayız:
Her üç istekte de devlet denilen organizasyona uyum problemi ortaya çıkıyor. Bir türlü isyanların göçebe kültüründen modern devlette intibak noktasında görülen kültürel gecikme olduğu anlaşılmaktadır. Bugün de ilgili bölgede yaşanılanlar eskisi kadar olmamakla birlikte bu göçebe kültürden modern kültüre geçme sürecinde yaşanan doğum sancılarıdır. Bir türlü kentleşmenin sağlanamaması, siyasi iktidarların bölgede hakim olan aşiret, tarikat ve cemaat önderleriyle işbirliği de kentleşme kültürüne gecikmeyi engellemektedir.
Kürt isyanların büyük çoğunluğunun Nakşibendi tarikatına bağlı halidi kolu önderlerinin gerçekleştirmiş olması, diğerlerinde ağaların ve beylerin önderliğinde ortaya çıkmış olması da bu düşüncelerimizi doğrulamaktadır.
Hal böyleyken, AKP iktidarı çözüm denilen ihanet süreci ile devletin iki asırlık hafızasını hiçe sayarak, bölgenin sosyolojik özellikleri göz ardı edilerek başlattığı ve 793 vatan evladının şehadeti ile ancak temizleyebildiğimiz kanlı süreç olarak tarihe geçti.
Gara operasyonunda PKK tarafından alıkonulan vatan evlatları da ihanet sürecinin mimarı AKP’nin bugüne gelen gafleti sonucudur.
Osmanlı’dan günümüze kadar Türk devleti teröre karşı hep mücadele ederken, AKP ile Türk tarihinde ilk kez eli kanlı katiller sürüsü ile Oslo’dan başlayarak Dolmabahçe sarayı ve Habur rezaletine kadar süren utanç tablolarını yaşattı. Alıkonulan 13 vatan evladından çatışma sırasında şehit düşen 3 vatan kahramanına kadar şehitlerimizin sorumluları bu süreçlerin mimarlarıdır.
Türk devleti için şehit kanından daha üstün kutsal yoktur. Şehitler can verirken parti kongrelerini düzenlemek sözüm ona “coşkularını kaybetmemiş olmaları” bir gariplik değil mi? Şehit verilen yerde coşku değil, yas, hırs ve intikam duygusu olur.
Türk devlet geleneğinde bu tür durumlarda özellikle yönetimde bulunanlar vatandaşlarıyla, muhalefetiyle bütünlük fotoğrafı vererek emperyal güçlerin oyununu bozmaya çalışırlar. Oysa yapılanlara bakıyoruz; kasap et, koyun can derdinde.
Çok yazık!
İhanet sürecinde 793 şehit verdik.
Kozmik odaya girişte 813 vatan evladını şehit verdik.
15 Temmuz darbe teşebbüsünde 251 şehit verdik.
Şimdi sormak gerekmez mi, bu süreçlerin mimarı AKP değil mi?
Bu şehitler hangi gaflet ve ihanet sonucu şehit edildi?
Bunların hesabı verilmediği için Gara operasyonunun hesabını soramıyoruz.
Eğer bunların hesabı sorulsaydı kongrelerde değil, operasyon odalarında terörün kökü kazınana kadar askeri üniformayla mücadele verilirdi. Biraz Azerbaycan’a bakılsa ders alınırdı. Biliyorum bu yazdıklarımı bedeviler hiçbir zaman anlamayacak.
Kahraman Mehmetçik iktidarın gafleti sonucu ortaya çıkan rezaletleri canını vererek ödemeye devam ediyor…
Türk milleti tarih boyunca savunmada kaldıkça küçülmüştür. Türk’ün dünyasında savunma yok saldırı vardır. Bu saldırı işgal değil kendini koruma refleksidir.
Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.