Uzun yıllardır şirket sahibi olmam sebebiyle sürekli kargolar ile içli dışlı olduk ve nice sorunlar da yaşadık. Kargoculuk Türkiye’de ilk başladığı zaman gerçekten PTT’nin hantal yapısına karşı olağanüstü bir çalışma ve kalite anlayışı ile dünyadaki örneklere örneklerine karşı kalite konusunda ve özellikle hız konusunda çok üstün bir durumdaydı. Fakat çok değil, kısa zaman içerisinde kargo şirketleri sayısının artması ve fiyatların sanırım ucuzlaması sebebiyle kalitede artık iş yerlerde sürünmeye başlamıştır. Gerçekten de kargolarımız da yerlerde sürünmektedir.
Her zaman şunu söylerim; eğer ki bir işi yapacaksan öncelikle severek ve çalışanının da işini severek yapmasını sağlayacaksın. Eğer bunu yapamıyorsan ve zarar ediyorsan kaliteden ödün vererek günü kurtarma! Çünkü senin zararını telafi etme yöntemin hizmet verdiğin birçok insana küçük veya çok büyük zarar olarak dönmektedir.
Bu da aslında senin sonunun başlangıcı anlamına gelmektedir.
Yakın zamanda başıma böyle bir olay geldi ki bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Amacım artık insanların çalışırken ne kadar vurdumduymaz bir duruma geldiklerini göz önüne sermektir.
Ben Malatya’da iken aldığım çerçeveli ve bazıları el yazmalı çok özel tabloları uçakta yanıma alamayacağım belli olunca onları kargoyla tarafıma gönderilmesi konusunda yeğenime teslim ettim. Bana bu durum başında mantıklı geldi fakat içimde de acabalar olduğu için de yeğenime “paketi o kadar güvenli yap ki basit darbeler ile kırılmasın ve şube teslimi olsun” dedim demesine de yine de olanlar oldu.
Kargomu teslim almaya gittiğim sabah kargocular kargoları kamyonetten caddeye atarak indiriyorlardı. Büyük bir endişe ile kargoya girdiğimde benim kargomun daha gelmediğini öğrendim ama görevliyi de uyardım; ‘inşallah bizim kargoda yarın böyle atılarak indirilmez’ diye.
Ertesi gün kargolarımı almaya gittiğimde kargomun hem özel sarılmış kapalı halini, hem uyarılı etiketli halini göstererek buradaki arkadaşların gözü önünde açtım. Korktuğum başıma gelmişti.
Camın çatlaması, kırıklığını tahmin edebiliyordum ama bu kadar kalın bir çerçevenin kırılması için üzerinde tepinmek lazım. Ama benim için asıl üzücü durum buradaki görevli ve çalışanların küstahlık ve terbiyesizlikleriydi.
Kendilerine gerekli cevapları verdim ve tutanak tutturdum. Bu konunun orada kalmayacağını da söyledim. Sanırım özgüvenim işin fiziksel şiddet boyutuna ulaşmasını önledi. Gerçi 3 Dan Aikido hocası olmam sebebi ile böyle bir çatışmanın sonuçlarını hiç düşünmek dahi istemiyorum. Ama Aikido eğitiminin bize verdiği en büyük özelliklerden biri sinirimize hakim olmak ve karşıdan gelen her türlü şiddeti bertaraf edecek söylem ve vücut dili hareketleri ile konuyu kapatmaktır. Çünkü konu fiziksel kapatma durumuna geldiğinde karşı tarafta oluşacak hasar bu arkadaşların hırsı ile doğru orantılı olmaktadır.
Neyse biz çerçevelerimizin ve camlarımızın değişim ücretini de tekrardan karşılayarak bu güzel tabloları evimizin en güzel yerlerine astık.
Geçmiş süreç içerisinde seçim çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle de konuyu şirketin yetkililerine ulaştıramadım ama buradan onlara da bir çağrı yapalım:
Şubelerinizde işler yanlış gidiyor ve her gün on binlerce insanın ahını alıyorsunuz, bu iyi bir şey değil.
Daha özenli ve dikkatli olmanız gerekmektedir.
Herkese az kargo hasarlı günler dilerim.